Hastalık Ve Tedavisi 2

Fatih Yokuş

Rumi 1327 Mart ayı yani miladi 1911'yilinda Şam Emevi camisinden Bediüzzaman'ın okuduğu hutbede İslam aleminin içinde bulunduğu manevi hastalıkları altı madde hâlinde saymış ve çözüm yanı tedavi reçetesini de sunmuştur.

Hutbe-i Şamiye olarak meşhur olan bu teşhis ve tedavi reçetesi günümüze kadar pek değerlendirilmemiş var olan hastalıklar katlanarak devam etmiştir.

Önceki yazımda kısmen değindim bu konuya devam etmek istedim.

Bediüzzaman bu hastalıkları:

Ye'sin, ümidsizliğin içimizde hayat bulup dirilmesi.

Sıdkın hayat-ı içtimaiye-i siyasiyede ölmesi.

Adavete muhabbet.

Ehl-i imanı birbirine bağlayan nuranî rabıtaları bilmemek.

Çeşit çeşit sâri hastalıklar gibi intişar eden istibdad.

Menfaat-i şahsiyesine himmeti hasretmek.(hutbe-i şamiye)

Bir biri ile bağlantılı, birinin tam tedavisi diğerlerinin de tedavi olduğu, birinin ihmal edilmesi ile tamamının ihmal edildiği bu altı maddeyi bir bütün olarak değerlendirmek gerekir.

Ümitsizliğin içimizde hayat bulması islam toplumu için, tehlikenin başlangıcı ve tedavi edilmesi gereken ilktir.

İman esaslarına olan inancın zayıflaması bu hastalığı besleyen en önemli nedendir. Çünkü müslüman, bil hakkı ile iman sahibi olursa, işin dünyevi kar ve zararı hesabı yerine; ahiret boyutuyla da değerlendirecektir. O zaman her hal-u karda kazanan olduğunu görecek ümitsizlik kaygısına düşmeyecektır.

Bediüzzaman:

"Hattâ bu yeis ile başkasının lâkaydlığını ve füturunu kendi tenbelliğine özür zannedip "Neme lâzım" der, "Herkes benim gibi berbaddır" diye şehamet-i imaniyeyi terkedip hizmet-i İslâmiyeyi yapmıyor. Madem bu derece bu hastalık bize bu zulmü etmiş, bizi öldürüyor; biz de o kàtilimizden kısâsımızı alıp öldüreceğiz.

ﻟﺎَ ﺗَﻘْﻨَﻄُﻮﺍ ﻣِﻦْ ﺭَﺣْﻤَﺔِ ﺍﻟﻠَّﻪِ

kılıncı ile o yeisin başını parçalayacağız.

ﻣَﺎ ﻟﺎَ ﻳُﺪْﺭَﻙُ ﻛُﻠُّﻪُ ﻟﺎَ ﻳُﺘْﺮَﻙُ ﻛُﻠُّﻪُ

hadîsinin hakikatıyla belini kıracağız inşâallah."

(Hutbe-i Şamiye)

Bunca zamana rağmen tedavinin olmaması bizi ümitsizliğe düşürmesin çünkü insanın ömründe bir yıl ne ise toplumların ömründe elli yıl aynı şeydir.

Bizler için sene-ı devriye bir yıl oldugu gibi toplumlar için ise devr-ı nesliye olan elli yıl aynı şeydir.

İkinci olarak sunulan Sıdkın yanı doğruluğun ölmesidir.

Bir kanser gibi toplumları yok eden bu illet zan içinde kişinin imanını da tehlikeye sokar. "Müslüman yalan söylemez" Hazret-i Âişe (radıyallahü anha) vâlidemiz buyurdu ki: "Eshâb-ı kirâm indinde yalandan daha kötü bir şey yoktur. Çünkü, yalanla îmânın bir arada bulunmadığını bilirlerdi."

Bediüzzaman:

"Sıdk, İslâmiyetin üssü'l-esasıdır ve ulvî seciyelerinin rabıtasıdır ve hissiyat-ı ulviyesinin mizacıdır. Öyle ise, hayat-ı içtimaiyemizin esası olan sıdkı, doğruluğu içimizde ihya edip onunla manevî hastalıklarımızı tedavi etmeliyiz.

Evet sıdk ve doğruluk, İslâmiyetin hayat-ı içtimaiyesinde ukde-i hayatiyesidir. Riyakârlık, fiilî bir nevi yalancılıktır. Dalkavukluk ve tasannu, alçakça bir yalancılıktır. Nifak ve münafıklık, muzır bir yalancılıktır. Yalancılık ise, Sâni'-i Zülcelal'in kudretine iftira etmektir.

Küfür, bütün enva'ıyla kizbdir, yalancılıktır. İman sıdktır, doğruluktur.

Bu sırra binaen kizb ve sıdkın ortasında hadsiz bir mesafe var; şark ve garb kadar birbirinden uzak olmak lâzım geliyor.

Nar ve nur gibi birbirine girmemek lâzım. Halbuki gaddar siyaset ve zalim propaganda birbirini karıştırmış, beşerin kemalâtını da karıştırmış."

"İşte Asr-ı Saadetteki inkılab-ı azîm, sıdk ile kizb, iman ile küfür kadar birbirinden uzak iken zaman geçtikçe gele gele birbirine yakınlaştı. Ve siyaset propagandası bazan yalana ziyade revaç verdi. Fenalık ve yalancılık bir derece meydan aldı. (Hutbe-i Şamiye)

Devam edecek.

Selam ve dua ile

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.