Kürtlerle – Türklerin Kardeşliğinin başladığı yerdir aslında…
Güler KOÇYİĞİT
Alparslan abdest aldı, beyaz elbiselerini giydi, atının yelelerini ördü, askerlerine maneviyatı yüksek bir konuşma yaptı. En son savaşta ölürsem beni bu elbiselerimle gömün dedi. Savaş, Cuma namazı kılındıktan sonra başladı. 90 bin kişilik Bizans Ordusu’na karşılık, 40 bin kişilik Türk Ordusu Muş’un Malazgirt Ovası’n da karşı karşıya geldiler. Yapılan zorlu meydan savaşını Alparslan kazandı ve böylece Anadolu’nun kapılarının ardına kadar Türklere açılmasına sebep oldu. Ha bir de önemli bir detay, Bizans Ordusu’nda paralı asker olarak bulunan Uz, Peçenek ve Kıpçaklar’ da karşılarındakinin Türk olduğunu anlayınca taraf değiştirdiler… Bu durumda savaşın kazanılmasında etkili oldu…
Diye yazar tarih kitaplarının çoğu… Bu şekilde öğrendik bu ve bunun gibi yüzlerce tarihi olayı. Tarih mi, yoksa ancak masallarda olabilecek kahramanlık hikayeleri mi diye ayırt bile edemeden ?.. Yanlı ve objektiflikten uzak.
Ne yani Türkler geldiğinde Anadolu boş muydu ?.. Hiç mi yaşayan yoktu ?.. Varsa orada yaşayanlar bu duruma ne dedi, nasıl tepki gösterdi ?..
Bize öğretilen neydi ?..
Türklerin Anadolu’yu fethinin, keyfiyetten, yeni yerler fethetme, büyüme, genişleme vs. isteğinden arındırmak ve masum göstermek adına Orta Asya’ da ki koşulların insan yaşamı için uygun olmadığı, iklimin değiştiği, otlakların kuruduğunu dolayısıyla yeni yerler fethetmenin zorunluluk olduğu. Hem fena mı olmuştu ?.. Türkler gittikleri ve egemenlikleri altına aldıkları yerlere üstelik adalet ve hoşgörü götürmüşlerdi …
Anadolu’ya ilerleyiş iki koldan oldu... Biri Hazar Denizi’nin kuzeyinden gelerek, Kars üzerinden, diğeri biraz daha güneyden Bitlis-Ahlat üzerinden Anadolu’ya gelmişlerdi… Kuzeyde Türklerin gelişine Gürcü ve Ermeni Krallıkları karşı koydular… Malazgirt kadar ses getirmese de Pasinler Savaşı Gürcü – Ermeni Krallıklarıyla yapıldı… Ancak bu krallıkların gücü Türk akınlarını durdurmaya yetmeyecekti. Bunun üzerine olaya Bizans müdahale edecek, daha büyük bir orduyla kesin bir sonuç alınarak engel olunmaya çalışılacaktı…
Güneyde ise çok fazla mukavemetle karşılaşmadılar. Hatta, Küffar Ermeni ve Gürcülere karşı Ahlat’ın kapısını Türklere bizzat oradaki Kürt Mirleri ( Bey) açtı…
Yani Anadolu’nun yerleşik halklarından biri olan Kürtler, Türklerin gelişine engel değil destek oldular. Hani şu 11 gündür sokağa çıkma yasağının ilan edildiği, yoğun çatışmanın olduğu Silvan var ya ?.. Silvan da tam 15 bin Kürt genci Bizans’a karşı Alparslan’ın ordusuna katıldı.
İki halk için “ kardeş ” deniyor ya, işte Silvan ; Kürtlerle – Türklerin Kardeşliğinin başladığı yerdir aslında… Çünkü Kürtler hem topraklarını açmış Türklere hem de Bizans’a karşı destek vermiş. Ne yazık ki tarih kitaplarında Bizans ordusundaki Türk Boyundan geldiği söylenen Uz, Peçenek, Kıpçaklar’ dan oluşan paralı askerlerin taraf değiştirerek destek verdiği yazılırken, Kürtlerin verdiği destekten söz bile edilmez.
Tarihin devlet tekelinde olduğu ülkelerde, tarihi olaylara müdahale kaş yapayım derken göz çıkarmaktır. Müdahale ederek, tarihi olayları kendi istediğiniz gibi anlatırsanız eğer, eksik, yanlı ve yanlış bilgi insanlar arasındaki tarih birliğini engeller. Bu da mağduriyetlere ve hak kaybına yol açacağından birlikte yaşamayı zorlaştırır.
İşte tamda “ Türkiye Türklerindir ” ifadesi tarihin yanlış öğretilmesi ve algılanması sonucu ortaya çıkan bir söylemdir. Bakın Türkler Anadolu’ya gelmeden önce buralara kimler hakim olmuş yıllarca…
Bundan beş bin yıl önce o topraklarda Subarular yaşamış.
Üç bin iki yüz yıl önce Asurlular. Hurri Mitanniler .
Sonra Nirbi - Kirhi Prenslikleri.
Arada bir dönem Bit Zamanı Krallığı.
İki bin yedi yüz yıl önce Urartular.
Derken İskitler.
Med İmparatorluğu.
Persler, Selevkoslar, Partlar, Büyük Tigran(Dikran) İmparatorluğu.
Derken Romalılar, sonra Romalılarla Partlar ve Romalılarla Sasaniler.
Derken Bizanslılar.
Sonra bir Sasaniler, bir Bizanslılar...
Bin dört yüz sene önce Sahabeler, Hamdaniler, Mervaniler, Eyyubiler, Selçuklular, Artuklular.
Ardından İlhanlılar, Akkoyunlular, Karakoyunlular ve tekrar Akkoyunlular.
Bir ara Safeviler.
Beş yüz yıl önce Osmanlılar...
Herkes kendi dinine inandı, kendi dinini, kültürünü yaydı, kendi dilini konuştu, kendi dilinde isimler verdi bu topraklara. Silvan’ın da tarihi süreç içinde aldığı isimler şöyle : Meyyafarikin, Mipherket; sonra Mafarkin, Farkin, Sliv, Sıliva... En son Silvan oldu. Ama öyle bir ismi var mış ki duyunca ben bile şaşırdım, “ Yeşil Silvan ” olduğunu …
Evet, en sonun da bu topraklar Türklerin elinde kaldı... Ama bu Türklerle birlikte burada yaşayan insanları siyasi, sosyal, kültürel açıdan görmezden gelip, kabul etmemek anlamına gelmemeliydi.
Birlikte ve ortak yaşamanın kuralı eşitlik ve adalet temelinde olmalı… Aksi takdirde kurulan ve yıkılan ve kurulan ve yıkılan onca devlet arasında, Kürtlerle Türkler kimlik savaşından kalkanlar taşıyarak ve dillerinden, dinlerinden ölümcül silahlar kuşanarak, meşaleyi hiç söndürmeden kendilerinden sonrakilere devredecekler.
Yenilen, savaş dramlarını anlatan ama gücü asla insanlığı savaştan tiksindirmeye yetmeyen türküler yakacak.
Yenen, gelecek nesilleri yeni savaşlara hazırlayan destanlar yazacak.
Bugünkü akıl buna gerek olmadan ve daha acı şeyler yaşamadan, yakılacak yeni türküler, yazılacaksa eğer yeni destanlar bu neden sevgi, aşk üzerine olmasın demeyecek kadar kıt mı ?..
Anadolu çeşitliğiyle, birikimiyle güzel ve insanca yaşamak için bu topraklar hepimize yeter.
SEVGİYLE …