Hamal-Hamal Saat Kaç?

Aziz ERİM

Temmuz-ağustos ayının sıcaklığı kasıp kavuruyor, asfaltın sıcaktan eridiği mevsim! Hamal Uco, Limoncuların iç kısmındaki, buzcu Xale Meheme'nin dükkânın önünde, buz parçasıyla serinlemeye çalışıyordu... O zamanlar, herkeslerin, alışveriş yaptığı yoğurtçusu, peynircisi, manavı, kasabı belliydi hatta küfeli hamalları bile belliydi… Çünkü o hamallar evin adresini bilirlerdi, alışveriş yapan kişinin hamalla birlikte eve gitmesine gerek kalmazdı… Hamal Uco gariban; yamalı elbiseler giyen, ayağındaki ayakkabı eski-püskü, hoş tüm hamallar da bu vaziyetteydiler. Yoksulluk yılları, yokluk zamanı, paranın kıt olduğu zamanlardı ama yine de her şeyin bereketi vardı… İki çeşit hamal vardı; palaskalı hamallar ve küfeli hamallar… Palaskalı Hamallara “Mardin Hamalları” denirdi; toplanma yerleri Ulu Cami önü ve Demir Oteli’nin karşısında Tariş Yağları Tanzim Satış Mağazasının önünde dururlardı… Palaskalı Hamallar güçlü ve iri yapılıydılar; ağır eşyalar taşırlardı palaskayı taşınan eşyanın altına tutturur, tek başlarına taşırlardı… Küfeli hamallar; Yoğurt Pazarı, Sebzeciler Çarşısı, Balıkçılarbaşı civarındaydılar… Bellerindeki küfeyle meyve-sebze, ıvır-zıvır taşırlardı, çarşıdaki manavlarla, kasaplarla iyi geçinirlerdi, her manavın, kasabın bir-iki hamalı vardı, dükkanın önünü temizlerlerdi, süpürürlerdi, akşam vakti iş bitince de manavın ezik-büzük meyve-sebzeleri evlerine götürürlerdi… Hasılı; hamallık zor zanaattı, günlük yaşarlardı, sadece açlıklarını gidermek için! Hamal Uco, buz parçalarıyla serinlemeye çalışıyordu; manav Hasan’ın çırağı, buzcu dükkânına geldi: “Uco abi, müşteri geldi!” Uco kendine çeki düzen verdi, küfesini sırtladı yürüdü, manava gelince, müşteriye selam verdi… “Hoş geldin beğim!” Küfeyi sırtından indirdi, alınan sebzeleri alta, meyveleri cinslerine göre küfeye yerleştirdi… “Beğim bunlar tamam, başka yerde bişey var mı?” Müşteri Uco’ya dönerek: “Kasapta et var, onları da alırsın?” Adam Uco’nun hamaliye ücretini ödedi… Uco parayı aldı… “Bereketli olsun beğim…“ Küfeli Hamallar; hemala yük veren beğ olur, vermeyen legleg olur! Küfeyi sırtlayıp kasaplar çarşına doğru yöneldi, kasaptan da eti küfeye koyup, Ulu Cami’nin sokağına girip yürümeye başladı, yükü ağırdı ter içinde kalmıştı… İskender Paşa civarında bir ses duydu, duymamazlıktan gelip yürümeye devam etti, ikinci katta bir kadın pencereden ona sesleniyordu… “Hemal, hemal seet kaç?” Uco kafasını, iki yana salladı:

“Sabır!” diye söylendi, yoluna devam etti, kadın diretti: “Hemal, hemal seet kaç?” Uco hem yürüyüp, hem de kadına cevap verdi: “Kadın-kadın heç hemalın seeti olur mi?” Yürüyüp devam etti, kadın: “Niye hemalın seeti olmi, sen erkek değilsen?” Uco kafasını iki yana sallayıp, sabır çekti… “Kocana söle sahan seet alsın? Kadın hazır cevaptı: “Hemal-hemal heç kadının seeti olır mi?” “Olur-olur, kocana söle sahan duvar seeti alsın, masa seeti alsın, kol seti alsın olmadı köstekli seet alsın?” Uco söylene-söylene yürüyordu: “Lailahe illallah, adam içki içmesini bilmez küfelik olur, serxoş olur hemal bunu küfene koy eve götür, hemal sebzeleri, meyveleri eve götür, giderken şu çöpü de çöp tenekesine at, hemal seet kaç, hemal senin elbisen niye bu kadar yamalı yamalı bohça gibi, vır-vır-vır, dıdır-dır-dır, zır-zır-zır, hemal aşağı, hemal yukari köle olmaya geldik bu dünyaya… Ne zaman insan yerine konulacağız bizde insanız!” Uco sadece bir çift tatlı söz, biraz da kendisine değer verilmek istiyordu, o kadar!

Saraykapı’da komşumuz Piknik Bozo’ların “Kaniş” cinsi yavru bir köpekleri vardı avuçiçi kadardı, havlamasını daha öğrenmemiş biblo gibi sevimliydi, ‘Fındıkı’ ismini koymuşlardı, mahallenin maskotuydu, her geçenin kişinin peşinden koşardı… Birgün sepetli bir hamal saraykapıdan Çeltik Fabrikasına doğru ilerlerken peşine takıldı ayaklarına dolanıyordu, Sepetli Hamal kıöpeği ezmemek için adımları uzun uzun atmata başladı, Fındık ilk defa havlamaya başladı”Hev-hev” o an hamal adımlarını daha da sıklaştırdı, sonradan öğrenildi ki; etin kokusunu almış ve bu koku alma duyusu havlamasına sebep oldu…

Dünyada en en zor meslek nedir bilir misiniz? Siz düşünedurun, bence en zor meslek karanfil hamallığıdır…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.