‘Dünden bugüne, yarına bizim sayfamız olsun’ dedim. Çünkü tüm zamanlar halkların ve halkların çocuklarının yazdığı tarihle sınanmıştır. Halkların çocuklarının tarihinde hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet, kayırma yoktur. Hak, hukuk, adalet, insani değerler ön plandadır. Bütün bunlara rağmen payına düşen ise, tutuklama, işkence, cezaevi, idam, yargısız infazlar olmuştur dikta yönetimler sayesinde.
Dünkü ‘babalar ve oğulları’ yazım aslında Deniz Gezmiş’in 67’inci doğum yıldönümü ile ilgili olacaktı. Onun şahsında genelledim, birey değil, bireyler bazlı bir yazı çıktı ortaya. Analar, babalar, çocukları düzeyinde bireyler genellemesi. İngiltere’de yaşayan Mülkiyeli dostum Nursal Livatyalı’nın analar-kızlar eksikliği konusundaki katkılı eleştiri ve yorumlarının açtığı perspektifle de bu yazı çıkıyor.
Deniz’in 67 yaşıyla aramızdaki mevcudiyetini düşündüm. Belki de Urla’da yapılan saldırıya maruz kalanlardan biri olacaktı çünkü o günden bugüne ülkede kafatasçılığın korunması noktasında çok fazla değişen bir şey olmadı. Ama o, Deniz ve arkadaşları 27 Şubat’ta tarihe yazdırdıkları direnişleriyle bir kez daha var oldular. 6 Mayıs’ta bir daha gelecekler ve biz onları bir kez daha anlı-şanlı tarihleriyle karşılayacağız. Nursal’ın hatırlatmasıyla elbette ki bu tarih ‘babalar ve oğullarıyla’ sınırlı değil, onlarla birlikte anneler ve kızlarının da dâhil olduğu bir tarihsel süreç.
Türkiye ve Kürdistan Sosyalist hareketlerinin temelinde kızların, kadınların, annelerin varlığının ve öneminin bilincindeyiz. DEV-GENÇ’ ten DEV-YOL’A, buradan PKK’ye kadar uzanan sosyalist temelli halk hareketlerinin temelinde genç kızların, kadınların varlığı yadsınamaz bir gerçek. Babalar ve annelerin hikâyeleri ortak oldu bu coğrafyada. Annelerde tel örgüler ardındaki kızlarına babaların oğullarına dokunmak istediği gibi dokunmak istedi. Dokunmalarına izin verilmedikçe olgunlaştılar, büyüdüler, çoğaldılar ses getiren kadın hareketlerine dönüştüler, yönetme ve yönlendirmede ortak olduklarının altını çize çize var oldular. Bugün BDP-HDP ekseninde siyasal mücadelenin temel taşları haline geldiler. Fedakârlıklarıyla ‘Feodal erkek egemen’ toplumun önünde sürükleyici, belirleyici rol üstlendiler.
Kafamda varlığı mevcut olan ancak yazıya dökme konusunda programlayamadığım anneler-kızları konusunda yetenek sınırlarımın patlamasına perspektif açtığı için Nursal’a da bir kadın olarak belirleyici ve etkileyici rolünden dolayı teşekkür ediyorum.