Hafıza silme müzesi olmasın!

NACİ SAPAN
Diyarbakır E tipi işkence cezaevinin kapısına kilit vuruldu, anahtarı da Kültür Turizm bakanına teslim edildi. Şimdi, orada olacakları izleyeceğiz.
Diyarbakır ve Türkiye, E tipi cezaevini tartışıyor.
Kültür merkezi mi?
Hafıza müzesi mi?
Hafıza silme müzesi mi?
Kafalar net değil.
Dünyada da örnekleri var. Yaşananların olduğu gibi aktarıldığı hafıza müzeleri oluşturulmuş, gelecek nesillere aktarılmış. Diyarbakır'ın öyle olması isteniyor. Hafızaların hatırlama biçimlerine hitap etmesi gerekiyor ki, bir daha aynı şeyler yaşanmasın. Gelecek nesillerin hafızasına öyle bir otursun ki, 12 Eylül zulmü gibi bir zulüm ortamına izin verilmesin.
O cezaevinde yatmadım, ancak çok sayıda arkadaşım, dostum yattı. Gazeteci olarak cezaevine alındığımız bir gün olmuştu, malta da yürüyüş yapan arkadaşlarımın hiçbirini ilk etapta tanıyamamıştım. Fizikleri ve yüz ifadeleri değişmişti. Yandan, ama candan bakışlarla birbirimizi süzdükten sonraki dikkatten tanıyabilmiştim bir kaçını. Cezaevinden çıktıktan sonra konuştuğumuzda, o günü anlattılar.
Çok dikkatli davranmışlar, beni tanıdıklarını hissettirmemek adına hareket etmişler. Koşulların ağırlığından kaynaklı ‘Arkadaş koruması’ da denilebilir. Sorguda aynı evde kaldığımızı söylemeyen arkadaşlarımız oldu. 12 Eylül, yani 78 kuşağının fedakârlığı da diyebiliriz.
O lanetli cezaevinin gelecek adına bütün hafızalara hitap etmesi gerekiyor.
*
O dönemin yöneticileri büyük ahlar aldılar. Cezaevi dışında ve içinde görev yapanların ellerindeki kan hiçbir zaman temizlenmez, asla unutulmaz. Kadın, erkek, yaşlı, çocuk, hasta demeden işkence yaptılar, tecavüzler gerçekleşti, ölümler yaşandı.
Romanları yazıldı, filmleri çekildi, belgeselleri yapıldı.
Olan bitenin çok sayıda tanığı var, hala yaşıyorlar.
Yapılan zulme, bir kent, bir bölge, bir ülke tanıklık etti.
Olan, bitenler gelecek nesillere mutlak surette aktarılmalıdır.
Bu nedenle E tipi cezaevinin hafıza müzesi olarak dizayn edilmesi gerekiyor.
Cumhurbaşkanı ‘müze ve kültür merkezi’ dedi, ancak, kafalar net değil, muhataplar samimiyet arıyor.
Hafıza müzesi olması halinde ziyaretçi sayısında rekor kırılacağı inancındayım.
Boyalar kazındığında, duvarlar düzenli ve dikkatli restore edildiğinde altından çok sayıda belge, doküman çıkacağı da anlatılıyor. Bazı zulüm anlarının kaydedildiği küçük bir fotoğraf makinesinin de binanın bir duvarının içine yerleştirilmiş olduğu konusunda bilgi aktaranlar oldu. Eğer o makine oradaysa, sağlamsa, hafızalara müthiş bir ışık olacak.
Herkesin ortak görüşü; olacaksa hafıza müzesi olsun, hafıza silme müzesi olmasın, Ulucanlar gibi olsun.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.