Kavalcı Hafız Zülfo’yu son zamanlarda çok anlattığımın farkındayım, ama bazı yeni bilgiler alınca tekrar yazmam kaçınılmaz oldu.
Kıymetli dostum Seîd Veroj çok güzel bir fotoğraf gönderdi. Fotoğrafı görünce dayanamadım ve bunu yazıya dökmem gerekir dedim.
Seîd Veroj ve Lûtfî Baksî’ya buradan teşekkürlerimi, göndermede emeği geçenlere de selam ve sevgilerimi gönderiyorum.
Fotoğraf 1963 yılında Ergani Tren İstasyonu’nda çekilmiş. Orijinali Lûtfî Baksî’nin arşivinde.
Fotoğrafın arkasında şunlar yazılı:
“Ergani İstasyonu/26.5.1963
Kardeşim Lütfi!
Tanıştığımızın bir hatırası ve arkadaşlığımızın bir delili olarak selamlıyorum.
Sonsuz sevgilerimle.
İskân Azizoğlu
(İmza)”
Fotoğraf elimde, sessizce göz ucuyla tarıyorum. Taradıkça tarihin ve kavalın sesi zihnimin derinliklerinde yankılanıyor.
Tren, Ergani İstasyonunda durmuş. Kompartımanlardan birinin önünde altı erkek bir kadın. Hafız her zamanki gibi Kürdi kıyafetleri üzerinde, bastonu koltuk altından omuzuna asılı, dudaklarındaki kavalını iki eliyle kavramış, ciğerlerinden aldığı yakıcı güçle yüreğinde katmerleşmiş acı ve sevinçleri, sevda ve ayrılıkları, özlem ve kavuşmayı kavalına gönderip insanları yaşamın çağrısına davet ediyor.
Hafız’ın sol yanında takım elbiseli yakışıklı bir genç duruyor: İskân Azizoğlu. Oturan genç de Lûtfî Baksî. Lûtfî Baksî’nin arkasında elleri ceplerinde olan takım elbiseli ise Tahir Azizoğlu’dur. Sağ yanında ise gruptan ayrı duruyormuş gibi gözüken ama fotoğraf makinesinin objektifine bakarak ben de varım diyen çarşaflı kadın da Hafız’ın eşi Fatma Hanım’dır. Diğer şahısları tanıyamadım.
Trenlerin ve tren istasyonlarının Kürtlerin yaşamında ayrı bir yeri olduğuna inanırım. Mecburi iskânı, göçü, yoksulluğu, yalnızlığı ve bilinmezliğe gidişi; az da olsa kavuşmayı ama daha çok ayrılığı, yurtlarından koparılışlarını hatırlatır bana. Tren iskâna yaklaştıkça, Kürtler yurdundan, doğdukları mekânlardan uzaklaşır.
Coğrafyamız acı ve gözyaşının, hayata tutunmanın ve direnmenin yurdu, umutların çiçekler açtığı topraklardır.
Türk şiirinin önemli şairlerinden Cemal Süreya bu düşüncemi doğrularcasına “Kişne Kirazını ve Göç, Mevsim” şiirinde, “Ben bir yük vagonunda açtım gözlerimi,”(1) der. O, bir Dersim sürgünü çocuğudur çünkü. Babasının 1938’de sürgün edilmesi nedeniyle ailesiyle birlikte Pülümür’den Bilecik’e gitmek zorunda kalmışlardır. Bizler onun şiirlerini ilgiyle okurken, “Cemal Süreya’nın hikâyesine sokulurken ondan hep daha cesur olmasını, kendi kaderine isyan etmesini, hikâyesine sahip çıkmasını bekleriz ama imkânsızdır bu. Köle sürgünlüğünün yol açtığı derin bir korkunun kaynağından çıkmıştır onun hikâyesi. (…) İşin en kötüsü hikâyesinin hakimi tarafından denetlendiği için hiçbir zaman özgürleşme imkânı bulamayacaktır.”(2)
Hafız’ın solunda yer alan İskân Azizoğlu da Cemal Süreya gibi “mecburi iskan”dan nasibini alan bir sürgün çocuğudur. Öyle ki, o doğduğunda, mecburi iskâna tabi olma ve sürgünlüğün bilinçaltında yarattığı derin tahribatın bir sonucu babası adını “İskân” bırakmıştır. Yaşamın garip bir cilvesidir belki, ailesini sürgüne gönderen dönemin iktidar partisi olan CHP’den sonradan kendisi milletvekili olmuştur.
Tarihsel önemi var bu fotoğrafın: Erganili Hafız ve Silvanlı İskân Azizoğlu yan yana. İki ünlü Kürt şahsiyet ve daha birçok insan Ergani İstasyonu’nda bir trenin önünde bir araya gelmiş; Hafız her zamanki gibi kaval çalıyor, diğerleri fotoğraf makinesinin objektifine bakıyor. Hafız İstasyonun müdavimi, tamam, hanımıyla birlikte hep ordadır, ya diğerleri… Diğerleri de Ankara'da yapılan Yusuf Azizoğlu’nun genel başkanlığını yaptığı Yeni Türkiye Partisi’nin kongresinden dönen Silvanlı delegelerdir. Hafız’ın kavalını dinlemek için trenden inmişler. Lûtfî Baksî ise Ergani’de Dicle Öğretmen Okulu’nda okuyan Hafız’ın devamlı dinleyicilerinden…
Lûtfî Baksî’den öğrendiğime göre, fotoğrafta yer alanlardan kendisi hariç diğerleri aramızdan ayrılıp öte dünyaya göçmüşler. Mekânları gül ve gülistanlık olsun!
***
İskân Azizoğlu Kimdir?
İskân Azizoğlu, 1939’da, mecburî iskân nedeniyle ailesinin yerleştirildiği Kırklareli’nin Babaeski ilçesinde dünyaya geldi. Hüseyin Hilmi Bey ve Fatma Hanım’ın oğludur. Silvanlı Azizoğlu ailesindendir. Ortaokulu bitirdikten sonra tarımla uğraştı, çiftçilik yaptı. XVI. Dönemde (5 Haziran 1977-12 Eylül 1980) CHP listesinden Diyarbakır Milletvekili olarak parlamentoda görev yaptı. 2014 yılında vefat etti.
(1) Cemal Süreya, Sevda Sözleri, YKY, 35. Basım, 2008, İstanbul, s. 81.
(2) Yılmaz Varol, Cemal Süreya ve Arkadaşları, zoomkitap [not defteri], Kasım 2021, İstanbul, s 34-35.