Güzellik, en genel anlamıyla” Somut bir nesnenin ya da soyut bir kavramın, bir canlının algısal bir haz duyumsaması ”olarak ifade edilebilir. Bu kavram, estetiğin, sosyolojinin, sosyal psikolojinin ve kültürün bir öğesi olarak ele alınmaktadır. Güzellik ve estetik çoğunlukla birbirinin yerine kullanılan aynı anlama gelen kavramlardır. Estetik, felsefenin önemli konu alanlarından biridir.
Farklı dönemlerde filozoflar bu kavrama bir birinden ayrı tanımlamalar yapmışlardır. Hegel’ e göre güzellik” Doğanın kendinin bütünündeki mutlak ruhun görüntüsüdür” Kant ise güzelliğin sadece duyumsama ile ilgili değil kişinin güzel ve çirkin ile ilgili yargılarının sonucu olduğunu ortaya koyarak, güzelliğin sübjektifliğini vurgulamıştır.
Toplumların beğenileri, kültürden kültüre ve zamana göre değişim gösterdiğinden, ideal ve mutlak güzellikten bahsetmek oldukça güç.
Güzelliğin tarihçesine baktığımızda, güzel, güzel olan ve güzellik gibi kavramlar üzerine Platon’dan beri süregelen birbirinden farklı tartışma ve değerlendirmelerden söz edilebilir. Platon, güzelliğin ideal ve mutlak olması gerektiğini savunurken, Aristo” güzel olan, salt kendisi için arzulanabilir olandır” şeklinde yaklaşım sergilemektedir. Ayrıca ona göre güzellik, matematiksel bir orantı gibi ele alınır. Güzel olan kavranabilir olmalıdır ve bu oran ve ölçü ile ilgilidir. Mesela Pisagor’ cu yaklaşımlar, nesnelerin altın orana göre oranlandığında daha çekici göründüğünü savunur. Güzellikle ilgili oransallıktan bahsedildiğinde karşımıza simetri kavramıda çıkmaktadır. Modern araştırmacılar, altın orana göre ölçülendirilmiş ve simetrik olan insan yüzlerinin olmayanlarınkinden daha çekici olduğunu belirterek, bu durumun toplum nezdinde daha genel geçer olacağını savunmuşlardır.
Güzellik kavramının genel geçer hal alması, tarihsel ve coğrafik olarak farklılık göstermiş olsa dahi,zaman içinde bu kavramla ilgili ortak kriterler de meydana gelmiştir. Coğrafi keşifler sonrası gelişmeler ve kültürel, ekonomik sömürgecilik anlayışının etkisiyle-baskın kültürün etsiyle-neyin güzel neyin çirkin olduğu yönünde algı oluşturulmuştur. Özellikle köleciliğin etkili olduğu dönemlerde’ beyaz insan’ın ‘siyah insan’dan üstün olduğu anlayışı, beyazı güzel, siyahı çirkin kılmıştır. Beyaz insanın sahip olduğu kültür öğeleri güzel, siyah insanın sahip olduğu kültür öğeleri güzellik dışı olarak kodlanarak,bu anlayış farklı formlarlagünümüze kadar taşınmıştır.
Dünya, ilkel sömürgeci dönemden, modern sömürgeci döneme geçiş yaparken, tüm dünyada hakim kılınmaya çalışılan kültür üzerinden, güzel olana dair kriterler oluşturulmuştur. Beyaz insanın giydiği, içtiği, kullandığı şeyler moda oldu. Ekonomiye yön verenler, moda adıyla toplumsal tüketime yön verdiler. Gelişmiş ülkeler ekonomik ve siyasal olarak dünyayı yönetirken, kendi kültürlerini de ihraç etmektedirler.Modernize edilmiş geleneksel kıyafetleri moda, yine mutfakları‘konforlu’ alanlarda ana menü haline getirilmiştir. Ayrıca kendi sanatsal değerleri tercih edilmesi gereken özel unsurlar haline getirilmiştir. Böylelikle güzelliğe dair olanlar, hakim kültür aracılığıyla, tüm toplum katmanlarına yansıtılarak, herkesçe kabul görmesi sağlanmıştır.
Güzellik kavramına, iki temel bakış açısıyla bakmak sanırım doğru olacaktır. İlki, modern sömürgeci anlayışın temel oluşturduğu güzellik bakış açısı ilediğeri de, öznelliği savunan-hümanizmden temel alan- güzellik anlayışları. Nihayetinde güzellik, ‘ithal’ olanı da yerel olanı da barındırmış olsa dahi, geniş kitleler tarafından kabulü önemlidir. Goethe güzelliği şöyle ifade eder” güzellik, her yerde hoş karşılanan bir misafirdir” Güzelliğin göreceliğini şu söz özetlemektedir. ”çirkini güzel gören olmasaydı, insan neslinin köküne kıran girerdi” Bir İran atasözü güzelliği şöyle ifade eder” güzel, güzel davranandır”. Burada her ne kadar davranış bireysel olsa dahi onu harekete geçiren toplumsal dinamiklerdir.(toplumca kabul gören davranış kalıplarıdır)
Hayatımızın her alanında karşımıza çıkan bu kavramı yansıtacak esaslıca fikir, dayanağı neresi olursa olsun, insanlar tarafından kabul gören ve insanlara olumlu-estetik- gelen tüm maddi ve manevi unsurları içermesidir. Güzellik, öznelliğin kolektif ruh bulmuş hali olduğunu vurgulasak her halde yerinde olur.