Heyet Kandil’den döndü açıklama yaptı.
Kandil, müzakere başlıkları konusunda ikna değil.
Yapılan açıklamadan bunu anlıyoruz.
Heyet Kandil toplantılarından çıkan sonuç ile ilgili birkaç başlık aktarıyor.
1-AKP hükümeti müzakere başlıklarında kalıcı barışa gidecek somut çalışmalar yapmak yerine, kamuoyunda gerçekliğe tekabül etmeyen beklentiler üzerinden algı yönetimi oluşturma çalışmalarıyla zaman harcıyor.
2-KCK yetkilileri, Öcalan’ın hazırladığı müzakere ve çözüm taslağında 15 Şubat’a kadar müzakere başlıklarında mutabakat sağlanması gerektiğine dikkat çekiyor.
Not: bu arada heyet açıklamayı 15 Şubat’ta yaptı. Bugün 17 Şubat.
3-En önemlisi; iç güvenlik paketi meselesi. Hükümetin ısrar etiği iç güvenlik paketinin müzakere sürecini tehlikeye attığı, paket zihniyetinin müzakereye gelmeme zihniyeti olduğu vurgusu net olarak yapılıyor.
Bu 3 ana başlık üzerinden meseleyi değerlendirdiğimizde;
Ortaya KCK yetkililerin de belirttiği gibi çok özel iki soruyla muhatap oluyoruz.
-Otoriterleşme mi?
-Demokratikleşme mi?
Demokratikleşme yolunda adım atılmadığı kesin.
Geriye otoriterleşme şıkkı kalıyor ki, hükümetin uygulamalarından, ‘iç güvenlik’ paketi ısrarından da bunu anlıyoruz.
Halk için halklar için ‘güvensiz’ hükümet için ‘güvenli’ paketin TBMM’den geçmesi konusundaki ısrarı göz önüne aldığımızda, meseleyi tek başına Kürtlerle yapılan müzakere başlıkları üzerinden tartışmamız mümkün değil.
İç güvenlik paketine rağmen, hükümetle çözüm müzakereleri yapmanın sonuç getirmeyeceğini en azından bu aşamada bir sonuç vermeyeceğini görüyoruz.
Geride bıraktığımız yerel ve Cumhurbaşkanlığı süreçlerinde de ‘oldu, olacak’ denilerek yapılan geçiştirmeler 7 Haziran seçimleri öncesinde de yapılıyor.
AKP demokratikleşmeyi, bu konuda adım atmayı düşünmüyor. Diğer seçimlerde olduğu gibi, ‘bu seçimi de kendi çıkarlarıma endeksleyerek nasıl atlatırım’ mantığıyla hareket ediyor.
Bir eleştiri;
‘Yüzde 10 barajını aşarım’ inancına sarılan HDP’nin, dolayısıyla Kandil’in neden yüzde 10 barajının düşürülmesi konusuna değinmediğini sorgulamak istiyorum. Kendi aralarında konuşmuş olabilirler ancak, yapılan açıklamaların içeriğine baktığımızda bu konuya değinilmemiş olmasını bir eksiklik olarak değerlendiriyorum. Demokratik açılımın önündeki en büyük engellerden biri olan yüzde 10 barajının bu saatten sonra kaldırılıp, kaldırılmaması meselesi taraflarca belki rafa kaldırılmış olabilir. Ancak tartışılması, AKP zihniyetinin demokratikleşme konusundaki olumsuz tavrının kamuoyunun zihninde diri tutulması açısından son derece önemlidir.
Can alıcı soru;
Taraflar 7 Haziran seçimlerine kadar, geride bıraktığımız diğer seçim dönemlerinde olduğu gibi ‘oldu, olacak’, ‘Taslak hazır’, ‘Newroz mesajı olumlu olacak’ gibi açıklamalarla bizi oyalamaya devam mı edecek?
Yoksa HDP, Kandil, İmralı bu kez farklı bir tarz izleyerek, otoriterleşen AKP hükümetinden umudunu keserek halkların limanına mı demir atacak?
AKP’siz, silahsız siyaset mantığının öne çıkarılarak sol/sosyalist/demokrat/ötekileştirilen tüm kesimlerle yapılacak bir seçim ittifakı/mutabakatı kandırılmaktan daha ehven olmaz mı?
Her şeye rağmen iç güvenlik paketi TBMM’den geçerse HDP’nin, dolayısıyla Kandil ve İmralı’nın AKP ile müzakere görüşmelerini sürdürmesinin hiçbir anlamı olmaz, siyaseten kaybettirir. Çünkü bu konudaki görüşleri ve karşı çıkışları net olmasına rağmen, görüşmelere devamda ısrar etmeleri halinde demokrasi güçlerinin desteğinden mahrum kalırlar.