‘GÜVENLİKLİ BÖLGE’ İLE İLGİLİ TOPLANTI SONUÇLARINA BİR BAKIŞ

Murat Kan

Uzun bir süredir Türkiye’nin,dolayısıyla bizimde gündemimizi meşgul eden Suriye’nin Kuzey ve Doğu Bölgesi (Rojava) olarak bilinen bölgeile ilgili ‘GÜVENLİKLİ BÖLGE’ arayışları için yapılan görüşmeler dünkü toplantı ile nihayetlendi.ABD-Türkiye görüşmeleri ile beraber alınan kararlara da bakılırsa Türkiye’nin beklediğini alamadığı görülüyor.

Küresel,hegemonik güçlerin sistemi restore etme arayışlarının devam ettiği bu süreçte Suriye özgülünde atılan her adımın bu yeni restorasyon arayışları ile bağını kurmadan ifade etmek kanımca yetersiz olacaktır.Çünkü kapitalist sistemin varlığı kendi başına bir kriz nedenidir.Bu sürekli kriz hali bir yönüyle desürekli savaş haliyle ancak sürdürülebilir görünüyor.21.yüzyılın genel karekteri de göz önünde bulundurulduğunda bu savaş halinin geçmişteki gibi birer Dünya savaşı olarak sürdürülmekten ziyade bölgesel,vesayet savaşları şeklinde sürdürüleceği de sık sık vurgulanan bir diğer önemli ayrıntı olmaktadır.ABD sistemin hegemonik gücü olarak bu yapısal krizi uzun bir süredir kendisini yeniden restore etmeye çalışarak aşmaya çalışırken güncelde de kimi politik manevralarla süreci götürmeyi hedeflemektedir.Bunu yaparken tek merkezli ;kendisinin hegemonyasının kabul edildiği  küresel koşulların değiştiğinin, hegemonyasını paylaşmanın bir zorunluluk olduğunun da bilinciyle gerekli  politik adımları atarak süreci kendi çıkarları doğrultusunda sürdürmeyi hedeflemektedir.Bu süreç kimi dönemlerde çatışmalar kimi dönemler de de politik  manevralar şeklinde ilerlemektedir. Ancak kısa vade de ABD’nin bu süreci kendi çıkarları doğrultusunda sonuçlandırmasını da beklemek sanırım safdillik olur.Çünkü küresel aktörlerin sayısı arttığı gibi küresel hegemonik güçlerin sorunları da katlanarak büyümektedir.

Bölgeyi yeniden restorasyon arayışları Suriye’nin yeniden yapılandırılması çalışmaları çerçevesinde sürdürülmektedir.Bu bağlamda bu arayışlar Türkiye tarafından sürekli gündeme getirilen ancak son zamanlarda RTE’nin ‘’yeni aşamaya geçeriz.’’ söylemi ile de daha da boyutlanan ‘güvenlikli bölge’ tartışmaları ABD-Türkiye görüşmeleri ile  yeni merhaleye evrilecektir.Türkiye’nin temmuz ayından bu yana bütün ağırlığıyla gündeme getirerek sonuç almaya çalıştığı hatta açık kapı bırakılırsa da rahatlıkla girebileceği Fırat’ın Doğusu hayalleri birkez daha suya düştü.Bu konuda kullanılan argümanlara bakılırsa Türkiye ve RTE’nin hem yeni osmanlıcılık hayalleri hem de içerde yaşadığı ciddi ekonomik siyasal ve sosyal krizden kurtulmanın çaresi olarak düşündüğü bu süreç Türkiye’nin istediği gibi bölgenin tümünün ya da  belli bir kısmının işgali şeklinde sürdürülemeyecek.Yani Türkiye’nin işgal planı tutmadı.Görünen o ki kimi konularda ABD ile Türkiye anlaşmış olsalar dahi bu çelişkiler devam edecek,Türkiye’nin istekleri de işgal ile gerçekleşmeyecek.Kısa vade de Türkiye’nin eline ciddi bir şeylerin geçebileceği de ihtimal dahilinde görünmüyor.Türkiye ile SDG arasındaki olası bir çatışmayı ve Türkiye’nin bölgeye girişini kendi çıkarlarına ters bulan ABD; cephe de kendisiyle beraber savaşan SDG’yi hesaba katarak tabii Türkiyeyi de kaybetmeden olası bir tek taraflı müdahaleyi de engellemiş oldu.ABD açısından bu görüşmenin en büyük artısı buydu bence.Çünkü olası bir tek taraflı müdahale Kürtlerin ve yarattıkları kazanımların son bulması anlamına gelecekti ki bu dengelerinde ABD’nin aleyhine bozulması demekti.Ki Kürt yetkililerin Türkiye’nin olası müdahalesine karşı Suriye rejimi ile de görüştüğü biliniyor.Afrin’e benzer bir durumu yaşamamak için bir yandan koalisyon güçleri ile diplomatik ilişkiler geliştirilirken bir yandan da rejim ile bütün olasılıkların göz önünde bulundurularak dirsek temasında olunması bölgedeki ilişkilerin karekteri açısından bize önemli veriler sunuyor.ABD açısından bölgenin yeniden düzenlenmesinde önemli bir yeri olan Kuzey ve Doğu Suriye(Rojava) Bölgesinin bir anda gözden çıkarılması da beklenemezdi.Ayrıca bu toplantı ile beraber Rusya’nın ABD ile Türkiye’yi karşı  karşıya getirme arayışları da şimdilik sonuçsuz kaldı.Kuşkusuz ki gelişmelerin yönünü sadece bu toplantının sonuçlarına bakarak kestirmek güç.Ancak şu da bir gerçek.Türkiye’nin baskıları şu an için sonuç vermedi ve 30-40 km derinliğinde ve 400 km uzunluğundaki bir hatta güvenli bölge kurulması talebi kabul edilmedi.Yapılan antlaşmanın sonuç alıcı olmadığı kısa vadede sadece Türkiye’nin gazının alındığı somut bir mesafenin katt edilemediği toplantı sonuçlarının açıklanmasıyla da anlaşılıyor.Derinlikten uzak Menbiç’e benzer bir ortak devriye yapılmasını ve  ‘müşterek harekât merkezi’ kurulmasını amaçlayan kararında sahada pek işlerlik kazanacağını düşünmüyorum. Suriyelilerin geri dönüşü  ile ilgili alınmış kararında-Türkiye’nin işgal sonrası bölgenin demografik yapısını değiştirmeye dönük bir hedefi olduğu biliniyor- Türkiye’nin bu politikasına ne denli hizmet edeceği tartışılır bir durumdur.

Toplantı ile ilgili söylenebilecek bir şey varsa o da Türkiye’nin hedeflediği ‘güvenlikli bölge’ arayışlarından çok uzak olduğu gerçeğidir.Ancak Türkiye ile Kürtler arasında talepler konusunda karşılıklı geri adımların atıldığı görülüyor.Somut olan ise bu toplantı ile ‘yeni aşamaya geçeriz.’söylemlerinin berhava olduğu ve bir işgalin engellendiğidir.