Ülkemizde 1980’li yıllarda kurulmaya başlayan özel öğretim kurumları 2000‘li yıllarla birlikte sayı on binleri geçmiştir. Özellikle özel okul ve sınavlara hazırlık kurslarında sayı muazzam rakamlara ulaşmıştır. Artan özel okul ve kurs sayısına paralel olarak, buralarda çalışan öğretmen sayılarında da yüz binlerle ifade edilebilecek rakamlara varmıştır. Dolayısıyla artan eğitimci sayısıyla beraber ciddi sorunlarda ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu sorunlar, temelde özlük haklarına dayanmakla birlikte, iş sözleşmesi, çalışma koşulları, Kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izinler, görev tanımları, mesai, sigorta primleri gibi daha çok sayıda sıralayabileceğimiz başlıkları içine almaktadır. Günümüzde özellikle pandemi koşullarıyla beraber çalışma şartları daha da ağırlaşmıştır.
Yukarıda sıraladığımız sorunlardan, iş sözleşmesi ile ilgili olan sorun hem hukuki hem de ahlaki olarak ciddi ihlallere yol açan, içler acısı noktalara ulaşmıştır.
Özel Öğretim Kurumlarında çalışan, yönetici, öğretmen, uzman öğretici ve usta öğreticilerin okul yönetimleriyle yaşadığı sıkıntıların en başında belirli süreli iş sözleşmesi süresi, kıdem ve ihbar konusundaki anlaşmazlıklar geliyor. Belirli Süreli Sözleşmelerin, eğitimcilerin bazı yasal haklarını sınırlaması, konuyla ilgili taraflar arasındaki anlaşmazlıkları ciddi oranda arttırmaktadır.
Her yıl sözleşme dönemlerinde -eğer aynı kurumda kalacaklarsa- tüm öğretmenlerin kafasını şu sorular yoğun şekilde kaygıyla meşgul etmektedir.
*Sözleşmem acaba yenilenecek mi?
*Hangi koşullarda yenilenecek?
*Sözleşmem yenilenmezse ne yapabilirim?
*İşsiz kalır mıyım?
*Başka bir kuruma geçersem beni neler bekliyor?
Özel Öğretim Kurumlarının tabi olduğu 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu’nun Özlük Hakları ve Sorumlulukları Başlıklı 9.Maddesi,‘kurumlarda çalışanların, yapılacak iş sözleşmesi en az 1 yıl süreli olmak üzere yönetmelikle belirtilen esaslara göre yazılı olarak yapılır‘ şeklinde ifade edilmektedir. Ayrıca ‘mazeretleri nedeniyle kurumundan ayrılan öğretmenlerin yerine alınacak olanlar ile 1 yıldan daha az bir süre içinde iş sözleşmesi yapabilir’ hükmünü içerir. Bu açıdan bakınca öğretmenlerin korunması için düzenlenmiş bu hüküm aslında iş güvencesi, kıdem tazminatı, yıllık izin süresi vb pek çok sorunu da beraberinde getirmektedir.
Özel öğretim kurumlarında çalışan eğitimciler cezai yaptırım konularında 657 ye tabiyken, temel haklar konusunda bu yasanın dışında tutulmaktadırlar. ‘Çalışanların koşulları 4857 sayılı iş kanununa göre ayarlanmaktadır’ hükmü yer almasına rağmen uygulamalar bunun tersini yansıtmaktadır. Ayrıca 1475 sayılı iş kanununa göre kıdem tazminatı hakkı da yine muğlâk bırakılmaktadır. Uluslar Arası Çalışma Örgütü(İLO) Sözleşmesi(158.madde) ‘Öğretmen Hakları Statüsü’ ne göre öğretmenlerin çalışma koşulları, eğitimin en yüksek derece etkinliğini sağlayacak nitelikte olmalı ve öğretmenlere kendilerini tümüyle mesleksel uğraşlarına adama olanağı vermelidir’ hükmü yer almasına rağmen pratikte ne yazık ki yine bunun tam tersi durumlar söz konusudur.
Kısacası, özel öğretim kurumlarında çalışan eğitimcilerin hakları yasalardan kaynaklı boşluklar, uygulamadaki çelişkilerden ve keyfi tutumlardan dolayı gasp edilerek mağdur edilmektedirler. MEB özlük hakları konusunda gereken adımları ivedilikle atmalı, özel sektörde çalışan eğitimcilerin de kamu kurumlarında çalışan eğitimciler gibi temel hakları güvence altına alınmalıdır.