Ülkemiz, karma, her dinden, her ırktan, her dilden insanların yüzlerce yıl birlikte yaşadığı, bu topraklarda birbirinin devamı olan bir halklar topluluğudur.
Siz Alevileri çekip alırsanız Türkiye yarım kalır…
Sazın olmaz, zurna ile söylersin türkünü.
Biraz tarihin gerilerine doğru gidersek, Osmanlı’ya kadar diyelim.
En büyük Osmanlı anası alevidir; MALHUN sultan, Alevi şeyhi Şeyh Edebali’nin kızıdır.
Osman gazi’nin eşi, Orhan gazi’nin annesidir.
Ahi Evran’ın kurduğu Ahilik sistemi büyüme döneminde, Osmanlı’nın sosyo-ekonomik düzenidir.
Sanat, ticaret, üretim, askeri düzen; Osmanlıyı Osmanlı yapan Yeniçeriler Bektaşi idi…
94’üncü alayda “MÜRŞİT” olarak bir alevi babası otururdu, ölünce yenisini Hacıbektaş’tan seçip gönderirlerdi.
Alevileri bu mozaiğin içinden çıkarırsan, kilimindeki renk gider…
Kemal Sunal ile kahkahan, Ahmet Kaya ile isyanın biter.
Pir sultan’ı, Âşık Veysel’i, Mahsuni Şerif’i ve diğer ozanları çıkar, bak bakayım
Anadolu’dan geriye ne kalır…
Aleviler, haktan, halkı ayırıp seçmezler, onlar ki soyları Ehlibeyt soyudur, yolları insan merkezli sevgi yoludur. ‘Yaratılanı sev yaratandan ötürü’ diyen Yunus’u, ‘Dili, dini, rengi ne olursa olsun, iyiler iyidir’ diyen Hacı Bektaşi Velisi, “Ne mutlu eğri zamanda doğru durabilene” diyen Pir Sultan Abdal’ı, “Beni hor görme gardaşım, sen altınsın da ben Tunç muyum?” diyen Veysel’i.
Kötü insanların türküleri yoktur’ diyen Neşet Ertaş’ı.
‘Bütün aşklardan yücedir, insanın insanı sevmesi’ diyen Mahsuni’si..
*
Örneklerimize dış dünyadan devam edersek;
Çinliler barış içinde yaşamaya karar verdiklerinde Çin Seddini inşa ettiler, yüksekliğinden dolayı hiç kimsenin tırmanamayacağını düşündüler.
Fakat inşasından sonraki 100 yılda Çinliler 3 misli daha fazla işgale uğradılar. Düşman piyade askerlerinin hiçbir zaman duvara tırmanmaya ya da duvarı yıkmaya ihtiyaçları olmadı. Çünkü her zaman muhafızlara rüşvet verdiler ve kapılardan girdiler.
Çinliler yüksek ve kalın duvarlar inşa etmişlerdi, ancak duvar muhafızlarının karakterlerini inşa edememişlerdi. Demek ki, insan karakterini inşa etmek farklı ve önemlidir ve bu bir ulus için her şeyin inşasından önce gelir.
Bir oryantalistin de dediği gibi;
“Eğer bir Milletin medeniyetini tahrip etmek istiyorsanız bu 3 yollu metodu uygulayınız;
1-Aile yapısı tahrip edin
2-Eğitim sistemini tahrip edin
3-Rol modellerini ve referanslarını küçümseyin, alçaltın (Edward Said)
Tıpkı bugün olduğu gibi, bugünkü toplumumuzda görüyoruz ki, artık slogan belli. ‘Paranın satın alamayacağı şey yoktur’ diye bir yol benimsenmiş.
Şahsi menfaatleri için insanların satamayacağı bir değer kalmadı maalesef.
Ama az, ama çok paraya.
Bazen para, bazen makam ve mevkiye.
Kazanmak için satanlar, aslında tamamen kaybettiklerini fark etmiyorlar çoğu zaman, hatta kimileri de bildiği halde satıyor.
Çünkü değerlerini para ile satanlar sattıkları kişinin esiri olmaktan başka işe yaramazlar.
Bazen kazanacağınız mutluluk kaybettiklerinizin içinden geçer. Bazen de kazandıklarınızı kaybettiklerinizin sayesinde elde edersiniz.
Alevi olmayıp Hasret Gültekin’i, Kürt olmayıp Ahmet Kaya’yı, Laz olmayıp Kazım Koyuncu’yu, Ermeni olmayıp Hrant Dink’i, Ateist olmayıp Aziz Nesin’i sahiplenmeliyiz.
Kin ve nefret başkalarının insanlık ise bizimle olsun.
Fuzuli der ki; ‘Mey biter saki kalır, her renk gider HAKİ kalır…’
Özünde, sonuç olarak olmuyorsa zorlamamak gerekir.
Kendimizi daha fazla kırmanın alemi yok!
Aslında söylenecek şey çok, ama olmayana söz sarf etmeye de gerek yok…
Sizi tatlı kılacak kadar mutluluğunuz olsun, güçlü kılacak kadar acınız ve sizi kullanmalarına fırsat vermeyecek kadar da umudunuz olsun.
İnsanlıklarını satanlara inat…
Oturup koyu bir çayın deminde sizinle türkü dinleyelim.
Umudumuz var oldukça güzel günlere olan inancımız hiç bitmeyecek, her şey çok, çok daha güzel olacak..!
“Güneşin bize sözü var, bir sabah sadece iyiler için doğacak ve iyi kalanlar için”
Kalın sağlıcakla.