Kısa yaşamında edebiyat dünyasına birçok öykü, roman, şiir, çeviri, oyun ve makale kazandıran Sabahattin Ali’nin; katledilişinin 70. Yıldönümünü geride bıraktık.
Sabahattin Ali 25 Şubat 1907’de Gümülcine’de dünyaya gelir. Asker kökenli bir ailenin çocuğudur. Okumayı ve okulu çok sever. Babası tarafından da sürekli teşvik edilir. Ailesinin girdiği ekonomik sıkıntılarından dolayı küçük yaşlarda hem okuyup hem de çalışmak zorunda kalır.
Balıkesir Öğretmen Okulu’na girer. Daha sonra, Maarif Vekâleti’nin yabancı dil öğretmeni yetiştirmek için açtığı sınava katılır. Avrupa’ya öğrenci göndermek amacıyla açılan bu sınavı kazanır ve Almanya’ya gider. Dönüşünden sonra Almanca öğretmeni olarak atanır. Aydın’da görev yürütürken bir ihbar üzerine üç ay tutuklu kalır. 1931 yılında Konya’ya atanır. Resimli Ay dergisinde Nâzım Hikmet’le tanışır.
1933 yılında Konya’da görev yürütürken, yazı ve yaptığı konuşmalarından dolayı ihbar üzerine tutuklanır. Yargılama sonunda on iki ay hapse mahkûm edilir. Sabahattin Ali 26 Aralık 1932 ve 29 Ekim 1933 yılları arasında Konya’dan sonra Sinop cezaevinde tutuklu olarak kalır. Cumhuriyetin 10. Yıldönümü dolayısıyla çıkarılan afdan yararlanarak özgürlüğüne kavuşur.
Sabahattin Ali ünlü şiirini, şimdi müze olan; Evliya Çelebinin Seyahatnamesinde korkunç görünümüyle insanın içini ürperten bir yer olarak tasvir ettiği Sinop cezaevinin hücresinde yazar.
Sinop cezaevi çok ünlü olduğu kadar tarihi de bir o denli eskidir. Sinop cezaevi; MÖ: 2000’de Gaşkalılar tarafında kale olarak yaptırılır. Sırayla Grek, Pontus, Roma ve Bizans dönemini yaşayan Sinop kalesi; Selçuklu Sultanı İzzettin Keykavus tarafından önce tersane, 1568 yılında da cezaevi olarak kullanılmaya başlanır.
Sinop Cezaevi tarihinde sayısız ünlü insanı konuk eder. Konukları arasında bugünde birçok insanın bildiği isimler yer alır. Hüseyin Hilmi’den Sabahattin Ali’den başka; Refik Halit Karay, Zekeriya Sertel, Kerim Korcan, Burhan Felek, Necip Fazıl ve Nazım Hikmet’e kadar birçok ünlü aydın, yazar, siyasetçinin yolu Sinop’dan geçer. Birçok dizi ve filmlere de konu olan Cezaevi 1990’lı yılların sonunda müzeye dönüştürülür.
Çok sıkı koruma altında olan, sürgünlerin ve ünlülerin cezaevinden tarihi boyunca sadece üç kişi kaçabilmiştir. Bunlardan birinin de Mustafa Suphi olduğu yazılmaktadır.