Bu ülkenin aydınları sanki bugünleri görüyor, hissediyorlarmış gibi yazmışlar, bize çok kıymetli miras bırakmışlar. Yüzyıl öncesini yaşayanlar, yüz yıl sonra ne olacağını, nasıl olacağını da iyi tahmin etmişler. Aydınlığa haykırırken, karanlığa da işaret etmişler.
Günaydın güle hasret bülbüle,
Günaydın bülbülün aşkı güle,
Eyy dostlar,
Uyandığınızda öyle bir günaydın deyin ki,
Yazıklar olsun,
Ömründe bir kez günaydın demeden ölene…
Demiş Nazım Hikmet.
Gün aydınlığına uyanmak, uyandırmak,
Günün iyi geçmesini dilemek,
Umudu, umutları yüceltmek,
Büyütmek.
Aydınlığa haykırmak.
Ne kadar güzel
Ne kadar anlamlı
Karanlık mı?
Aydınlık mı?
Demokrasi mi?
Taliban mı?
Tercihler önemli.
*
Günaydın serçe,
Günaydın kapımın önünde uyuklayan kedi
Ve sana da günaydın sabah meltemi
Derken Cahit Sıtkı Tarancı’nın doğaya, hayvana olan sevgisi anlatımının‘cehalet’ ile eşdeğer tutulacağını hiç tahmin etmemiştir.
*
Günaydın!
Yeni güne,
doğacak günlere...
Günaydın!
Karanlığa karşı
çelik siper olmayı
ilke edinmişlere...
Günaydın!
Yeni güne,
doğacak günlere...
Günaydın!
Karanlığa karşı
çelik siper olmayı
ilke edinmişlere...
Günaydın!
Diyor Resul Üstün.
O da karanlığa karşı aydınlık siperlerden söz ediyor, aydınlıktan yana olanlara ‘Günaydın’ diyor.
*
Herkes aydınlıktan, gün aydınlığından, umuttan, gelecekten söz ediyor.
Karanlığa kurşun sıkmaya gerek var mı?
Diyanet bu işlerle uğraşacağına, hak-hukuk-adaleti anlatsa, hırsızlık, rüşvet, garip gurebanın gasp edilen haklarının korunması yönünde fetvalar verse, ALLAH katında daha kıymet görmez mi?
TRT’de yolsuzluk, Belediyelerde yolsuzluk, kayyumlarda yolsuzluk diz boyu. Hepimizin hakkı, hukuku yeniliyor. Bunlarla ilgili tek kelime duymadık Diyanet kanadından.
Böyle gider mi?
Gitmez!
Gün gelecek onlar da Günaydın diyecek.
İş işten geçmiş olacak.