GÜLE GÜLE CESUR VE ÖLÜMSÜZ ADAM TAHİR ELÇİ

Birsen İnal

Yazacak o kadar çok şey görüyor ki gözlerim...

 Ama kanıyor kalemim...

 Yazamıyorum bağışla beni...

 

Kurşunlanıyor taşların

Kırılıyor ayakların

Hawarları yükseliyor anaların

Amansız gidiyor halkın

 

Konuşmuyor, küskündür

Anasız babasız kalan yetim çocukların

Yazılır mı şimdi kadimliğin, kültürün, güzelliğin

Sen söyle

Özümsen Diyarbekir'im…

 

 

    GÜLE GÜLE CESUR VE ÖLÜMSÜZ ADAM TAHİR ELÇİ

 

"Kaos için en iyi hedef benim."

Amed’de 28 Kasım, kasım ayının güneşli bir günüydü. Belki de güneş bilseydi 10.27’de kopacak olan kıyameti doğmazdı o gün…

Kurşunlanmıştı Tarihin taşlara yazıldığı kentte dünya da bir benzeri olmayan kara taşlardan yapılmış beş yüz yılı aşkın bir tarihi geçmişi olan Dört Ayaklı Minare’nin ayakları… Kent insanı kadar severdi bu kadim kenti, insanını, geçmişini, kültürünü… Bu yüzden hissetmişti minarenin ayaklarındaki yarayı ta derinden Tahir ELÇİ… Kendi ayakları kurşunlanmışcasına… Duyarlıydı, sessiz kalamazdı faili meçhullere, katliamlara, yakılıp-yıkılmalara kalmadığı gibi…

Bir gün önceden duyurusunu yaptığı basın açıklaması için oradaydı o gün Tahir ELÇİ kendi gibi duyarlı baro mensubu arkadaşlarıyla beraber. Yaptı son konuşmasını her zamanki gibi barışa çağrıyı da ekleyerek. "Kaos için en iyi hedef benim."yakın bir tarihte söylemişti bu sözü. Ne bilsindi ki bu kadar yakın olacağını. Bilseydi belki o gün çıkmazdı evinden. Zira hanımı Türkan ELÇİ; ‘Tahir’in en korktuğu şey bir gün çocuklarının babasız kalacağıydı…’

O sabah çıkmıştı evinden Türkan’ıyla beraber ve her zamanki tez canlılığıyla . Öpmüştü belki de Arin’ini son kez, aramıştı Nazenin’ini sesini duymak için… Türkan’dan ayrılmıştı Dağkapı Meydanı’nda ölüme saatler kala. Koğuşlanmıştı çoktan Tahir’i hedef seçenler Dört Ayaklı Minare civarına. Son konuşmasını yapıp, mesajını bırakacaktı ve Dört Ayaklı Minare’nin yaralı ayakları arasından geçerek BARIŞ için dilekte bulunacaktı… Bıraktı barış için mesajını son konuşmasıyla. Dinledi ak tülbentli bir ananın feryadını. Ama son kez geçemedi minarenin yaralı ayakları arasından, dilinde kaldı son dileği. Tek kurşun geldi buldu hedefi kaos için… Devrilmişti bir kınalı güvercin Dört Ayaklı Minare’nin yaralı ayakları altına tıpkı ürkek güvercin Hrant DİNK gibi…

Ağladı Diyarbekir barış elçisine. Çığlıklar inletti yeri göğü yürekleri parçalarcasına. Hayat durdu, yürekler bir oldu ve yüz binler uğurladı Tahir ELÇİ’yi son yolculuğuna. Gökyüzü de hüzünlenmiş tutamamıştı gözyaşlarını çiseleyen yağmurla… Özgürdü artık Tahir Elçi, kalkmıştı yasağı kendiliğinden…

Cenazeye katılan yüz binleri ağırlayacak olan Sümer Park bekliyordu misafirlerini… Sahiplenmişti Amedliler Tahirlerini yüz yılın en katılımlı taziyesiyle…

Bundan böyle oradan her geçişte başımızı gökyüzüne kaldırarak Dört Ayaklı Minare’nin tepesinde uçuşan güvercinlerle selam salacağız sana Cesur Adam, Ölümsüz Adam Tahir ELÇİ…

 

Birsen İNAL

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.