13 Mart 1964'te New York'ta Winston Moseley adında bir adam, iş yerinden çıkıp evine giden Kitty Genovese adında bir kadına bıçaklı saldırıda bulunur. Kadın çığlık atınca evlerinde bulunan insanlar bu olayı izlemeye başlar. Binaların ışıklarının açıldığını görünce W. Moseley duraksar; bunu fırsat bilen Kitty Genovese, evinin önüne kadar kaçar ama yine de adamdan kurtulamaz. İkinci boğuşmada ölümüne sebep olan bıçak darbeleriyle cinayete kurban gider. Bu boğuşma yarım saat sürer. Kadının komşuları da dâhil olmak üzere birçok kişi olayı görmesine rağmen hiç kimse hiçbir yardımda bulunmaz. Olaya müdahale etmeyi bırakın, polis ya da ambulansı bile kimse aramaz. Cinayetten sonra 38 kişi polis tarafından ifadeye çağrılmış, olaya neden müdahale etmedikleri ile ilgili soruya çeşitli cevaplar verseler de genel anlamda herkesin yaklaşımı "Ben tek değildim, başkaları da izliyordu, mutlaka biri haber vermiştir, diye düşündüm." olmuş. Herkes sorumluluğu birbirine bırakmış ve bunun sonucunda kadıncağız kan kaybından ölmüştü. Bu durum toplumda ciddi anlamda rahatsızlığa sebep olmuş ve vicdani bir infial yaratmıştı. Anlayacağınız, herkes sorumlu davranışı başkasından beklemiştir.
“Toplum içinde yaşanan olaylarda müdahale oranları nedir?” sorusu sıklıkla sorulmaya başlanmış ve bu durum birçok sosyal psikolojik araştırmaya konu olmuştur. Yapılan araştırmalarda ortaya çıkan sonuç: Toplumsal olaylarda olaya müdahale etme oranı, olaya şahit olan insanların sayısıyla da ilgilidir. Normal şartlarda kalabalık bir ortamda yapılan şiddet olaylarına müdahale edilme olasılığının daha yüksek olacağı düşünülürken, bu araştırmaların sonuçlarına bakıldığında tam tersi bir sonuç elde edilmiştir. Herkes müdahaleyi başkasına bıraktığı için aslında hiç kimse bu tür olaylara müdahale etmemektedir. Herkes sorumluluk almaktan kaçıp bu sorumluluğu yerine getirmeyi başkalarından beklemektedir. Olaylara ne kadar az insan şahit olursa müdahale etme oranı da o kadar artmaktadır.
Günümüze baktığımızda ülkemizde de “Genovese Sendromu”na benzer birçok olayla karşılaşmaktayız. Sokak ortasında yaşanan kavgalar korkunç cinayetlere dönüşmüş ve insanların müdahale gücü yok denecek kadar azalmıştır. İki sevgili, iki arkadaş ya da aile içi kavga olarak da görülen şiddet olayları sıradanlaştırılmıştır. Oysa ne aile içinde ne de başka bireyler arasında canlının yaşam hakkına müdahale hakkı diye bir hak vardır. Bırakın bir insanın başka bir insanın canını almaya başkalarının nasıl yaşayacaklarına dahi karışma hakkı kimsede yoktur. Günümüzde olaylara şahit olanlar, aslında travmatik sonuçlarla daha sonra karşısına çıkabileceğini bilmekle beraber, herhangi bir olumsuzluk yaşanmasın diye olaylara müdahale edeceklerine bu olayları cep telefonlarıyla çekmekle daha çok ilgilenmektedir. Aslında bu durum, insanın kendisine verdiği zarardan çok topluma verdiği zarar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bununla birlikte, sesi çok çıkanın kendi istediklerini kabul ettirme olasılığı da artmakta ve bu durum bir korku iklimi oluşturmaktadır.
Toplumsal duyarlılığı artırmak adına daha cesaretli olmak gerekir. Haksızlığı, zulmü nerede görürsek müdahale etmek, müdahale edemesek dahi müdahale etmekle yükümlü birimlere bildirmek insani görevlerimizin başında gelmektedir. Duyarlılığımızı yitirmek korkunç sonuçlar doğuracaktır.
“Genovese Sendromu” az sayıda kişinin daha cesaretli ve duyarlı olduğunu gösterse de biz çoğalırsak, cesaretimiz çoğalırsa daha güçlü olacağımızın farkına varmalıyız.
Biz beraberken daha güçlüyüz. Kalın sağlıcakla!..