Fakir ve Dar gelirli vatandaşlar için bir halaskar görevi görüyor semt pazarları. Zincir marketlerde alışveriş yapmaya gücü yetmeyen vatandaşlar, meyve, sebze ve diğer muhtelif ihtiyaçlarını daha uygun bir fiyata almak için semt pazarlarını tercih ederler. Haftada bir gün kurulan bu pazarlarda, zaman zaman adım atmakta zorlanıyor insan. Tüm çaba ihtiyaçlarını iki kuruş daha ucuza almak.
Bu semt pazarlarından biri de ikamet ettiğim mahallede kuruluyor. Oraya taşındıktan kaç zaman önce kuruldu bilmiyorum ama 16 yıldır yaşadığım bu bölgede istisnasız her cumartesi günü kuruluyor. Bundan bir süre öncesine kadar da hatırı sayılır bir yoğunluk, bir sirkülasyon vardı. Pazarın bir ucundan öbür ucuna gidene kadar çarpıştığım insanların haddi hesabı olmadığı gibi, pardonlar da havada uçuşuyordu. Tabi bu dörtnala enflasyonu yaşamadan önceki semt pazarlarımızdı.
Şimdiki Pazarlarda, Bırakın esnafın satış yapacak müşteri bulmasını, avlayacak bir sinek bile geçmiyor artık. Meyve sebzeyi geçtim, yoksul halk için lüx ihtiyaçlar kategorisine çoktan girdi onlar. Halk evine ekmek götüremiyor. Esnaf sabah kepengi nasıl açtıysa, akşam öyle kapatıyor. Siftah yok. Alım gücü inanılmaz derecede düştü. Maaşlar henüz bankamatikten çıkmadan eriyor. İnsanlar geçim dertleriyle dertleniyorlar.
Aziz Nesin, “İnsanlar Emekli olunca konuşmaları doğal olarak çoğunlukla geçim sıkıntısı, pahalılık, sürekli zamlar ve benzeri konular üstüne oluyor” demiş. Maalesef bizim ülkede 10 yaşındaki bir çocuk sokak röportajında hayat pahalılığı ve geçim sıkıntısı ile ilgili röportaj veriyor. Okul sıralarında ders çalışması gereken gençler inşaat şantiyelerinde çalışıyor. Kalem tutması gereken sabiler trafikte camsil tutuyor. Okulda olması gereken çocuklar mesaide...
Eğitim de dünya sıralamasının sonlarından bir türlü çıkmayan ülkemiz enflasyon, geçim sıkıntısı, hayat pahalılığı sıralamasında ilk 5’ten düşmüyor. Bu durum dış mihraklardan kaynaklanmıyor. Aksine iç mihrakların politikasızlığıdır. Ülke üretimden uzaklaşıp rant ekonomisine dönmüş bir durumda. Sosyal devlet anlayışının halka arz etmesi gerektiği bütün kurumlar özelleştirilerek sermaye patronlarının hizmetine tahsis edilmiş. Vatandaşa ise kemer sıkın, gerekirse simit yiyin! Tavsiyeleri veriliyor.
Diyarbakır çocuğunun dediği gibi: eee geel sen yap.