Son dönemlerde yazdığım yazılardan dolayı özellikle sosyal medya üzerinden ‘taraflı’, ‘yanlı’ olduğum konusunda eleştiriler geliyor. Doğrusu eleştiri yapan arkadaşların hangi siyasi görüşe mensup oldukları konusunda bir araştırma, çalışma yapmıyorum, yapılan eleştirilere de kızmıyorum.
Çok cevap yazmıyorum.
Bu dikkate almadığım anlamında değil, bazen gereksiz tartışma platformları oluştuğu içindir. Yazılarımın eleştiri alması ayrıca mutlu ediyor. Ayrıca besleyici oluyor. Hakaret boyutlu olmadığı sürece eleştirilerin tamamını göğüsleyecek bir duruşumun olduğu konusunda bir sıkıntım yok.
**
Gazeteci olarak tarafsız olmam gerektiği konusunda yapılan eleştirilerin ağırlık noktası AKP’ye yüklenmek, HDP’ye açık destek vermiş olmam!
Şuradan başlayayım, ortak noktada buluşmalar yaratalım.
Birincisi, şimdiye kadar hiçbir partiye üyeliğimin söz konusu olmadığıdır.
İkincisi sağcı, siyasal İslamcı, merkezci bir siyasal tercihim olmadı.
Sosyal Demokrat, sol düşünen, Kürtlerle ilgili politikalara yakın duran bir siyasal profilim var. Bu anlamda çok iddialı ve popülist de değilim. Siyasi ya da maddi rant anlamında bir yakınlığım da olmadı, olmaz da. Kendi çapımda naçizane yazıp çiziyorum.
HDP’ye yönelik hiç eleştiri yapmadığım konusunda yapılan eleştiriler var. Belki bugünlerde rastlamamış olabilir o arkadaşlar ancak, çok sayıda eleştiri yazımın olduğunu sosyal medyadaki kayıtlardan çıkarabilirler. Elbette başkalarının düşündüğü ya da yaptığı tarzda eleştiriler değil, zaten olmaz da. Yani saldırı boyutunda değil. AK Parti konusunda yazdıklarımda saldırı boyutunda değil zaten.
**
‘Diyarbakır’daki adayların çoğu Diyarbakır’lı değil, neden yazmıyorsunuz’ diyenler var.
Doğrudur değiller.
Bu bir siyasal tercih ve bu tercih gerçekleşmiş.
Değiştirme, dönüştürme şansına da sahip değiliz.
Bunun üzerinden tartışma yürüttüğümüz takdirde dar bir alana sıkışıp kalırız.
Bu durum eleştiri konusu değil demiyorum, ancak tartışmayı oraya odaklaştırdığımız takdirde partilerin genel politikalarını da gözden kaçırmış oluruz. Önemli olan genel politikalar açısından partilerin ortaya koyduğu materyallerdir. Bizim bunları mantıklı bir şekilde değerlendirmemizdir.
Ben bu dönem HDP ve CHP’nin seçim bildirgelerini bu anlamda kıymetli buluyorum. Seçmenin bunu değerlendirmesi gerektiğine inanıyorum.
**
AK Parti iktidarının; Kürt meselesi, Avrupa Birliği, Demokrasi, İnsan Hakları konusunda söylemleri, askeri vesayeti sonlandırmak adına attığı adımlar.
Bunlar önemliydi, değerliydi.
Bu nedenle doğru adımlar attığını sandığımız 2010 yılına kadar, doğru işler yapıldığı gerekçesiyle yazdığım çok sayıda destek yazısı da oldu. Ancak, bütün bunlara rağmen bir tereddüdümüz söz konusuydu.
‘Barış’ ve ‘çözüm’ süreci ile ilgili de durum buydu.
Tereddütlerimizde haklı çıktık.
**
HDP’ ye ne çok yakınım ne de çok uzağım.
Gazeteci olduğum için yakın değilim,
Kürt ve Sol-sosyal-demokrat düşündüğüm için de çok uzak değilim.
Aynı şekilde CHP’ye de yakınlığım var, sol-sosyal demokrat yapımdan dolayı.
Laik, demokrat, özgür, birlikte yaşamanın koşullarının yaratıldığı, kimsenin kimseyi ötekileştirmediği, din, dil, ırk ayırımı yapmayan, çağ dışı kafa yapılarının yönetmediği bir ülke olsun istiyorum.
İşte bunun için, elbette ki tarafım.
Gazeteci savaştan değil, barıştan yana tavırlı olduğunda, bunu açıkça ortaya koyduğunda gazetecidir, adamdır.
Bunun için elbette ki tarafım.