İsveç’te ikâmet eden eşimin ablası, bizi ağırlamak için başvurmuştu. Biz de ailece yeşil pasaportlarımızı almıştık. İsveç’e tatile gidecektik. Hani biz de ‘dünya görmüş’ olalım dedik. Ve darbe kalkışması oldu. Dışarıya çıkışlar yasaklandı.
Okul bizi İtalya’ya yollayacaktı. Ben hayatım boyunca ilk kez devletimizin alicenaplığını yaşayacaktım. Öğretmen arkadaşlar da beni kastederek, dışarıya tarihi eser (antika) çıkarmak yasak, diyorlardı Ve şom ağızlı kardeşlerimin bedduası tuttu! Ve korona bindirdi! Ortalığı kasıp kavurdu. Ve en başta da gideceğimiz İtalya’yı vurdu! Şimdi öğretmen arkadaşlar bana, nerenin zarar görmesini istiyorsanız Aydın Hoca’yı oraya yollayın, diyorlar. Ben de sırf misilleme olsun diye dedim ki Roma’da Dilek Çeşmesi’ne bizim bozuk paralarımızla, yok yok babamızın bozuk paralarıyla, tuttuğumuz dilekler geçerli olmaz mı? Müdüriçem oradan hemen atıldı: Aydın Hoca, aman o dilek çeşmesini de kurutma, dedi. Sanki bu korona belasını dünyanın başına ben sarmışım. Tekellere laf etmeye gözleri kesmiyor; ama bana laf söylemek serbest! Oh, ne güzel!
ÂŞKIN HÜKMÜ
gözlerim ufka dikili
içimde kan kıyamet
yüreğimde kasırgalar
bir buda heykeli kadar kımıltısız
hem godot'yu bile beklemiyorum
sabah ezanları okunuyor
kalbimin uğultusunu hiçbir şey dindirmiyor
ah, şimdi ben de bir camide
tıpkı çocukluğumda olduğu gibi
huzur içinde
secdeye kapanan insanlar arasında olsaydım
yurdum acılar içinde kıvrandıkça
ve dünyada vahşetler oldukça
ne bu yürek eğilir, ne bu baş
asla
öte dünya umurumda bile değil
ille de ille bu dünya
hayat senden öcümüz alınacak
bir kuzuyu kurtlar bile paralayamayacak
çakallar hiçbir tavşanı
doğanın doğası kötülükten arınacak
âşkın hüküm sürdüğü bir dünyada
önce ve sonra
âşklar yaşanacak
hayat senden öcümüz alınacak
sözlerim tohumdur, bulur toprağını
ruhumu taşıyan çocuklar
özgürlüğün serpildiği bir dünyada
âşkı yaşayacak
âşkı yaşatacak
AMED’İN DOLUNAYI-SÎ YAYINLARI-2002
RUHLAR MAHŞERİ (TOPLU ŞİİRLER) – J&J YAYINLARI - 2015
Arkadaşlara, 5 Nisan’da Aile Hekimliği’ne, sıram geldiği için, korona aşısını vurmaya gittiğimde, bütün yaşlılar oradaydı ve hepsi de bana ters ters bakıyorlardı. Bunun ne işi var, diyorlardı. Eminim beni torpilli biri diye değerlendirmişlerdir dedim.
Salih Hoca:
-Bakın dedi. Aşıları gereksiz adamlara yapıyorlar! Aydın Hoca’nın kilometresi dolmuş. Ben gencim, ama bana aşı yapmıyorlar!
Oğuz Hoca da:
- ‘’Ben hep Salih Hoca'ma katılırdım; ama bu sefer Aydın Hoca’mın tarafını tutuyorum. Atalarımızı kollamamız gerekir!’’ dedi. Sağ gösterip sol vurdu! Ejder Hoca da:
- Aydın Hoca'mız, bizim Oburiks’imizdir! Kudret kazanına düştüğü için ona virüsler vız gelir! Bana, sen dünyaya böyle takılı kal, sana ne diyelim? Ve sonra da ekledi: Aydın Hoca’mızı havaya atalım ve uçtu diye yayalım etrafa! Şeyhimiz ilan edelim onu! Bakın, Aydın Hoca’mızın kankası Kral Bilge Aliye İzzet Begoviç bile çekip gitti! Aydın Hoca kaldı burada!
ÖZLEMLER UYANIRSA…
şarkılar anıları çağırıyor
ve ansızın çıkıp geliyorsun
dudaklarında aynı ezgiler
aynı âşkı söylüyorsun
yeniden sesinden dinlemek ‘şarkımızı’
aynı hüznü yeniden yaşamak
mutluluk mu desem
ardı ardına silahlar patlıyor
kalbimin dağlık yerinde bu akşam
kuşlar havalanır gibi bir duygu
çığlık çığlığa…
özlem yankılanıyor, düş kırıklığı peşi sıra
artık tedirgin olma zamanıdır
hem âşka bile olanak yoksa eğer
bence ölüm de sınanmalıdır
YÜREĞİM ÜLKEM GİBİ-CEM YAYINLARI-1993
RUHLAR MAHŞERİ (TOPLU ŞİİRLER) – J&J YAYINLARI - 2015
Görevli kardeşimin, bize bir gün önce getirdiği boş yoğurt bakracıyla, tabi o zaman doluydu, arabadan indim. Mesut Hoca, elimdeki bakracı gördüğünde:
‘’Yakışıyor mu bir şaire, yazara yoğurt bakracı taşımak! Brad Pitt’i, elinde yoğurt bakracıyla hiç düşünebiliyor musun?’’
Ben de ona:
Niye beni kışkırtıyorsun? Yani bu yoğurt bakracını götürüp bize getiren Bırayên Recep’in kafasına mı geçireyim? (ARDI VAR)
Umarım haftaya yazının devamını yayımlayacağım gün, daha güzel bir gün olur diyeceğim de… Sevgiler, saygılarımla…