Yazdığımız yazılardan dolayı birileri kızabilir, darılabilir, hatta suçlamalar yapabilir. Bunlar son derece normal, aynı zamanda insani ve doğal tepkiler.
Ben de yazı yazarken insani duygu ve tepkilerimi yansıtıyorum. Bireylerin bize yansıttığı insani duygu ve tepkilerin aracılığını, tercümanlığını yapıyorum.
İşte o duygu ve tepkilerden biri: Ofis semtindeki binaların bazılarında fuhuş yapıldığı konusu. Çok yoğun bir tepki var. Polis kayıtlarına kadar düşmüş bir durum söz konusu ve de kentin günlük dedikodu malzemesi.
Kimsenin özel hayatı bizi/bizleri, ilgilendirmez ancak, toplumun ahlak değerlerini hiçe sayan, gençliğe kötü örnek olma özelliği söz konusu olan ahlaksız bir yaşam biçiminin ulu orta, insanların gözlerinin içine sokularak sergilenmiş olmasını da kabul etmek mümkün değil.
Ailelerin büyük bölümü bu nedenden dolayı bölgeyi terk ederken, geriye kalanlarda terk etme hazırlığı içinde. Kentin en önemli bölgesinin içine düştüğü bu durum ile ilgili doğal olarak bir hatırlatma yapmak, çözüm aramak, çözüm bulmak gerekiyor.
*
‘Fuhuş’ meselesi önemli, bu alanda ne kadar ipini koparmış olan varsa soluğu Diyarbakır’da alıyormuş, öyle anlatılıyor. Dinlerken doğrusu çok şaşırıyorum, aynı zamanda ‘Vay be’ demekten de kendimi alamıyorum. Bunun yanına bir de uyuşturucu satışı ve kullanımını da eklersek kare tamamlanmış oluyor. Şu an Ofis bölgesinin içine düştüğü kıskaç aynen böyle bir durum.
Dünyanın herhangi bir yerinde de böyledir. Bu iki sektör; fuhuş ve uyuşturucu, birlikte yol hikâyesi yazar.
*
Evet. Ofis- fuhuş- uyuşturucu kelimelerini yan yana dizerken, yanına güvenlik, operasyon, baskın, bölgenin bunlardan temizlenmesi gerektiği gerçeğini de ilgililerine hatırlatmak durumundayım. Çünkü kent rahatsız, bölgede oturan aileler, yurttaş rahatsız.
Tam anlamıyla çaremidir, değil midir, bilemem ancak, kapalı olan genelevinin açılması ya da başka bir bölgede, şehir dışında bir alanda iskân edilmesi konusunda da öneriler geldi. Bu sektörler hayatın gerçeği, o nedenle sektörün kendi içeriğinden çözümler de aramak gerekiyor diye düşünüyorum.
Kim/kimler, nasıl harekete geçer, nasıl bir yol-yöntem belirlenir? Bilemiyorum. Her konuda olduğu gibi, bu konunun da bir muhatabı vardır elbette.