Günün birinde Fatih Sultan Mehmet, tanınmamak için tebdil-i kıyafet eder ve halkın durumunu öğrenmek için halkın arasına karışır. Yolu bir bahçeden geçer. Orada fidan dikmeye çalışan bir ihtiyar adamı görür.
Padişah, yaşlı adama: “Allah’ın selamı üzerine olsun ey amcacığım! Sen çok yaşlısın. Buna rağmen fidan dikmeye çalışıyorsun. Bu fidan ağaç olup da meyvesinden yiyebileceğini mi düşünüyorsun?
Yaşlı adam: “Efendim! Bizden öncekiler dikti, biz yedik; şimdi biz de dikiyoruz ki bizden sonrakiler yesinler” diye cevap verir.
Bu cevap, padişahın çok hoşuna gider ve vezirlerine bu adama bir kese altın daha vermelerini emreder. Bilge bir insan olan yaşlı adam, bu sefer: “Başkasının ağacı bir sene sonra meyve verir. Benim ki hemen meyvesini verdi” der. Bu cevaba da çok memnun olan padişah ikinci bir kese altını yaşlı amcaya vermelerini emreder.
Yaşlı adam, cevap vermeye devam eder: “Başkasının ağacı yılda bir kez meyve verir. Benimki iki defa meyve verdi” diyerek memnuniyetini ifade eder.
Padişah; bu sefer üçüncü kese altının adama verilmesini emreder, hemen yaşlı adamın eline kapanır, elini öper ve müsaade isteyip oradan ayrılır.
Evet, akıllarımızın muallimi olan Hz. Muhammed (sav) bu konuda ne de güzel de buyurmuş: “Kıyametin kopacağını bilseniz dahi elinizdeki fidanı dikiniz.” Peygamber Efendimizin çevre eğitimi ve bilinci ile ilgili daha birçok sözleri ve uygulamaları vardır. Mesela bu hadis-i şerif de yine konumuzla ilgilidir.
“ İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır.”