Felaketler üst üste gelmeye başladı. Daha birinin yarattığı yıkımı atlatmadan, yaralarını sarmadan bir diğeri kapımızı çalıyor. Nasıl bir çağda yaşamaya denk geldik. Sanki bütün felaketler yaşadığımız yüzyılı buldu.
Covit-19’un yarattığı yaraları tam olarak sarmadan, kaybettiklerimizin anısı hala tazeyken, üzerimizde yarattığı etkilerden tam kurtulacağız derken bu kez de 6 Şubat gecesi Maraş merkezli depreme yakalandık. ‘Asrın felaketi’ olarak kayıtlara geçen deprem afede dönüştü ve birçok il yerle bir oldu. Kendilerini koruması gereken evler başlarına yıkıldı. Korunakları saydıkları evleri mezarları oldu.
Depremin enkazları kalkmadan, insanların çoğunun bedenleri halen enkaz altındayken bu sefer de sel felaketi vurdu. Depremden kurtulanlar çaresizlikler içinde bir taraftan hayata tutunmaya çalışırken bu kez de aşırı yağışlar onların günlük yaşamlarını daha da zor bir duruma soktu. Cadde ve sokaklar göle döndü. Araçlar sularda sürüklendi. Yeni felaket görüntüleri ortaya çıktı. Zor koşularda barınmaya çalışan depremzedelerin barınmaya çalıştıkları çadırları su altında kaldı. Sele kapılanlardan hayatlarını kaybedenler oldu. Acının biri bitmeden diğeri başlıyor. Hayat onları can evinden bir kere daha vuruyor ve acının dibini yaşatıyor.
Peş peşe gelen bu felaketlerin yarattığı yıkımların hayatta kalan insanların ruhsal sağlığını ve geleceklerini olumsuz olarak etkileyecektir. Bu ağır travmayı yaşayan insanların ruhsal ve psikolojik sağlıklarına kavuşmaları kolay olmayacak ve uzun yılları alacaktır.
Bu kadar ağır felaketlerden geçerek hayatta kalmaya çalışanların acılarının azaltması ve yaşamlarını bir düzene sokmalarında dayanışmanın gücü önemli rol oynayacaktır. Afetin yarattığı yıkım, açılan yaralar, ruhlarının en derinliklerinde duydukları acılar, dayanışmanın gücüyle aşılacaktır.