DİYARBAKIR - Kürt Yazarlar Derneği tarafından Cegerxwin Gençlik ve Kültür Merkezi'nde "Gençlik ve Öykü" konulu panel gerçekleştirildi. Panele çok sayıda Kürt yazar ve öykü yazarı katıldı. Kürtçe'nin üç lehçesinde sunumun yapıldığı panelin açılış konuşmasını yapan Kürt Yazarlar Derneği Başkanı Remziye Arslan, amaçlarının usta yazarlar ile genç yazarlar arasında bir köprü oluşturmak olduğunu belirtti. İki oturumda yapılan panel'in ilk etabı İsmail Dindar'ın oturumu ile yürütülürken, ilk konuşmayı Türk Yazarlar Derneği üyesi Ayşegül Tözören yaptı.
'Yeni bir akım başladı'
14 Şubat Dünya Öykü Günü'ne atfen yaptığı konuşmasında bölge'de edebiyata yaklaşım kendisini etkilediğini söyleyen Tözören, bu durumun kendisinde etki yarattığını kaydetti. Türkiye'de yeni bir akımın başladığını ifade eden Tözören, Müebbet edebiyatını anlattı. Yazmanın herkes için değerli ve anlamlı olduğunu kaydeden Tözören, "Özellikle cezaevinde yazmak daha bir önemlidir. Bu kavram yeni bir kavram belki ama beni çok etkiledi. Aslında cezaevi edebiyatı bile denebilinir buna fakat, yazarlar müebbete mahkum oldukları için yani ölüme kadar cezaevinde kalacakları için bu kavram daha uygun olacaktır" diye konuştu.
'Cezaevleri yeni bir akım ortaya çıkardı'
Cezaevlerinde tutsakların kaliteli edebiyat eserleri ortaya çıkardığına dikkat çeken Tözören, tecritin insanı yanlızlaştırdığını ve bunun yeni bir olay ve döngüye yol açtığını kaydetti. Kürt tutsaklardan çok önemli edebiyat ürünlerinin ortaya çıktığını ve bunların güçlü karakterlerin görüldüğünü ifade eden Tözören, "Ürünlerde bilinç atlatılmaya çalışılıyor. Romanlarda soyut kavramlar çok güçlü şekillerde kullanılıyor" dedi. 90 kuşağının öykü tarzına da değinen Tözören, bu dönemdeki öykülerde 'İçe kapanıklık' olduğu tespitinde bulundu. Türkiye edebiyatı için bir damar arayışının olduğuna işaret eden Tözören, cezaevlerinde yazılan yazıların önemine vurgu yaptı.
Kuşaklar arası iletişimsizlik
Tözören'in ardından Kürt Yazar Enise Şirin yaptığı Kürtçe konuşmasında, genç öykü yazarlarının her şeyden önce neyi ne için istediklerini iyi bilmeleri gerektiğine dikkat çekti. Şirin, "Her şeyi okuyoruz ancak 'Neyi, nasıl dile getireceğimizi' bilmiyoruz. Bir çeşit kargaşa durumu söz konusudur" diyerek, bir planlamanın olmamasının olumsuzluğuna işaret etti. Genç yazarların yeterince dedeleri ve ninelerinden yararlanmadığını kaydeden Şirin, "Dede ve ninelerimizi bir depo olarak görmeliyiz. Onlar birer edebiyat deposudur. Ben böyle görüyorum. Ancak bugün gençler ve ihtiyarlar arasında bir iletişim göremiyorum. Bu durumda kültüründen uzaklaşma ve yozlaşmayı beraberinde getiriyor" diye konuştu. Genç yaşlarda yazmanın önemininin altını çizen Şirin, bu durumun insanın bilincinin genç kalmasını sağladığını kaydetti. Yazmanın tüm hastalıkların ilacı olduğunu ifade eden Şirin, "İmkanlarımız çok ancak gençlerimiz bunu iyi değerlendirmiyor" eleştirisinde bulundu.
Genç öykü yazarları deneyimlerini paylaştı
Şirin'in ardından, Güney Kürdistan Federal Yönetiminin Duhok kentinden gelen Kürt yazar İsmail Hacani ise, öykünün önemine işaret etti. Öykü'nün bir mesaj içerdiğini ve bunun en iyi yöntem olduğunu kaydeden Hacani, Duhok'ta radyolar için yazılan öykülerin varlığına işaret etti. "Öykü kendini arayan bir mektuptur" diyen Hacani, Güney Kürdistan bölgesinin sadece Duhok ve Süleymaniye kentlerinde bu edebiyat türünün yaygın olduğunu ve diğer bölgelerde ise buna yeteri kadar önem verilmediğini ifade etti. Hacani'nin konuşmasının ardından verilen arada Dicle-Fırat Kültür Merkezi müzik gruplarından Koma Nujiyan kısa bir konser verdi. Panel'in ikinci oturumunda ise, genç öykü yazarları olan Elida Zerri, Ö. Faruk Baran, Şevger Çiya ve Pıştiva Halepçe Kürtçe'nin, Kurmanci, Dımıli ve Sorani lehçelerinde yaptıkları konuşmalar ile öykünün önemine dikkat çektiler. Panel soru cevap şeklinde devam etti.