FARKLI KÜLTÜRLERLE GÜÇLÜ GELECEĞE UZANMAK

Mümin Ağcakaya

    

                                                  

 

         Dünyamızda insan nüfusunun az olduğu geçmiş tarihsel süreçte, insanın ayak basmadığı, yerleşip, yurt edinebileceği topraklar; o dönemin koşullarına göre insan için çok genişti. İnsanoğlu olanakların zor olduğu o koşullarda yaşama tutunmaya çalışması en önemli hayati uğraşısıydı. Bununla birlikte insanoğlu bir taraftan çevresini keşfetmeye çalışırken; bir taraftan da yaşam alanına dönüştürdüğü topraklarda bir yaşam kültürü oluşturmaya çalıştı. Uzun bir tarihsel süreci kapsayan bu çabaları sonucunda; farklı yaşam kültürleri; farklı uygarlıklar ortaya çıktı.

 Dünyanın dört bir yanına dağılan insan toplulukları aralarındaki coğrafik uzaklıklara ve yaşam koşullarının farklılıklarına rağmen insanoğlu yaşamda ilkeli ve tutarlı bir rota izledi. Bütün zor koşullara ve olanaksızlıklara rağmen fiziksel varlıklarını devam ettirme ve kültürleşme çabalarını devam ettirmekten vazgeçmediler. İnatla nesillerini devam ettirmeyi başardılar.

Doğadan ve komşularının yarattığı kültürlerden etkilenerek, onlardan olumlu dersler çıkararak daha ileri aşamalara geçmeyi başardılar. Birinin yarım bıraktığını diğeri tamamladı. Bu yüzden kültürler birbirlerine borçludurlar dememiz yersiz bir belirleme olmaz.

         Her kültür kendi yereli içerisinde bile farklılıklar göstererek kendi ulusal kültürlerine bir katkı sunarak; onun daha fazla zenginleşmesini sağladı. Her köy, kasaba ve şehirlerde ortaya çıkan kültür ve yaşam farklılıkları; o uygarlıkları adeta bir kültür bahçesine çevirdi. Bu zenginlikten beslenmesini bilen halklar kendilerini daha ileri bir aşamaya taşımasını bildiler. Bu zenginliklerinin farkına varılması o toplumları daha hoşgörülü kıldı. Bu zenginlik kaynağının, farklılıkları kabullenme ve birlikte olabilmeyi başarmayla daha güçlü oluna bilineceğinin farkına vardılar. Sonuçta; bu renklilikleri dikkate almayan komşularına göre temelleri daha sağlam ve güçlü toplumlar olabilmeyi başardılar. Ülkelerini kültür çiçeklenmesine dönüştürdüler.

 Günümüzde ve daha önceki tarihsel süreçlerde savaşlara ve çatışmalara kaynaklık eden kültürlerin farklılıkları değildir. Kültürler birbirlerine düşman olmamışlardır. Savaşlara neden olan bilindiği gibi temeli çıkar olan ve bunun için daha fazla egemenlik ve daha fazla nüfuz alanları peşinde koşan egemen güçler olmuşlardır. Bu zenginlik ve kar amaçlarına ulaşmak için halkları ve kültürleri karşı karşıya getirmekten çekinmemişlerdir.

Şimdi tarih kitaplarını karıştırdığımızda, ilk devletlerin ve imparatorlukların ortaya çıkışından günümüze ne kadar çok sayıda kurulup yıkıldıklarını görürüz. Sayılarını hatta adlarını bile saymaya hafızamız oldukça zorlanır ve sayamayız.

Bilim dallarının tarihsel süreçlerine baktığımızda; onlardan geriye neler kalmış; insanlığa nasıl bir kültürel katkı sunmuşlar diye baktığımızda; bazıları bizleri hayrete düşürmektedir. Günümüz bilim adamları dahi anlamakta, anlamlandırmakta oldukça zorlanmaktadırlar. İşte güç budur.

Tarihten de bildiğimiz gibi kurulan siyasal organizasyonlar geçici olmuşlardır. İstisnalar dışında baki kalan halk ve kültür olmuştur. Tarih açısından önemli olan, insanlığa miras kalacak olan; eleğin üzerinde ne bıraktığındır. Kültürel katkısı olmayanlar sadece acı bırakmışlardır. 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.