Allahın verdiği nimeti bizde Allah adına gücümüz nispetinde gönül kırmadan vermek mecburiyetindeyiz.
Yoksa Karun gibi helak oluruz.
Karun'u malıyla beraber helak olmasına sebep olan şey; dinini bilmeme, ibadet yapmama değil; Allahın verdiği nimetleri Allah rızası için vermemesidir.
Biz Müslümanlara Karun, değil Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem rehberdir.
Kendisi, yakınları, bolluk ve varlık içinde yaşarken ümmetine fakirlik ve yoksulluğu tavsiye etmemiş.
Eşi Hz. Hatice(ra) mal varlığını(dönemin zengini idi), kendisine gelen hediyeleri, savaş ganimetlerinin tamamını fakirlere dağıtmıştı.
Köşk ve saraylarda yaşamamış kendisine bu teklifi yapan Hz. Ömer(ra)de "Ya Ömer istemez misin dünya onların ahret bizim olsun",
"Ya Rasülallah! kürek kemiğini eve bıraktım, hepsini dağıttım." diyen Hz. Aişe(ra)ye;
"Aişe! Demek ki hepsi bizim oldu, yalnız kürek kemiği hariç."(Tirmizi)demişti.
Zenginlerle değil bir tas su ve hurma ile fakirlerle aynı sofrada olmuşlardı.
Mekke fetih edilmiş, Kâbe putlardan temizlenmiş sıra kabenin üstüne çıkacak bahtiyar kişiye gelmişti.
Her kes beklenti içinde idi.
Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz.li ... ve diğerleri.(Allah hepsinden razı olsun)
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem, sahabeleri içinde Hz. Bilali seçmesi çok manidardır.
Çünkü o bir köle, daha önce hor görülmüş, Fakir ve kimsesiz biri idi.
Ya günümüz?
Zenginin giderek zengin olduğu fakirin horlandığı bir devirdeyiz.
Müslüman! bir kesimin, Karun gibi mal varlıkları, şatafatlı mevlitleri, umre turları, enva-ı çeşit sofraları, bekarlığa veda partileri, moda defileleri, marka giyim ve çantaları...
Ve onlarla aynı sofrada ve karede olan meşhur hoca ve alimler.
Mücahitlikten müteahhitliğe terfi edenler.
İslam ahlakı ile hiç alakası olmayan bir durum.
Selam ve dua ile
...