Başbakan yardımcısı Beşir Atalay ve Abdullah Öcalan’ın ‘Barış’ ve ‘çözüm’ konusunda adres gösterdikleri Eylül ayına kilitlendik, ne olacak diye. Böyle bir kilitlenme kafamızı meşgul edince çoklu düşünmek gerekiyor elbette. Böyle çoklu düşününce de beyin yoruluyor.
Trafik çok yönlü, karışık
Trafik polisleri henüz doğru yönü işaret etmiyor.
Sürekli akla ne olacak sorusu geliyor.
Alpay’ın ‘Eylülde gel’ şarkısı çağrışım yapıyor yoğun trafikte.
Şarkının sözlerine bir göz atıyorum, duruma uygun sanki.
Tatil geldiği zaman
Ağlarım ben inan
Gidiyorsun işte
Arkana bakmadan
Nasıl geçer bu yaz
Ne olur bana yaz
Sen sen sen
Sen bir ömre bedel
Yok yok yok
Gitme gitme gel
Eylülde gel
Okul yolu sensiz
Ölüm kadar sessiz
Geçtim o yoldan dün
İçim doldu hüzün
Yapraklar solarken
Adını anarken
Bekletme ne olur
Gelmek zamanı gel
Yok yok yok
Gitme gitme gel
Eylülde gel
Eylülde gel Eylülde okul yoluna
Konuşmadan yürüyelim gireyim koluna
Görenler dönmüş hem de mutlu diyecekler
Ağaçlar sevinçten başımıza konfeti gibi
Yaprak dökecekler
Şarkıda yalnızlık, ölüm, hüzün, kasvet, dönüş, mutluluk gibi unsurlarda var. Duruma uygun.
Sonuçta bir şeyler oluyor, biz bilmiyoruz.
Hep birlikte tatile çıkalım
Eylül’de geliriz.
Artık, ağaçlar başımıza sevinçten konfeti gibi yaprak mı döker, kurşun mu döker, bilemiyoruz.
Bizim umudumuz konfetide.
Hadi hayırlısı, Eylül’de geleceğiz artık..