Ey, cehennemin derinliklerine çekilen cennet ülkem!

Aydın Alp

Toplumsal yapımızın kasları eriyor! Şekilsiz bir pelteye dönüşüyoruz. Kurumlar, işlevsizleşti. Eski yılların refleksiyle işler, bir yere kadar dönüyor! Diplere çekiliyoruz!

Baskı, zulüm, sömürü, sömürü, sömürü… Toplumsal cendere, bir yerden patlak verecekti. Nitekim Pandora’nın Kutusu açıldı. Mikrofonlar, katillerin ellerinde! Pudra şekerleri serpilmiş masaların önünde, arzı endam eyliyorlar! Hepsi de birbirinden rezilane!

 ‘’ Kendine düşman olanlara da işte bu öfkeli insanlar arasında rastlarız. Biz hepimiz dinginliğin anahtarını yitirmiş, artık büyük acının sırlarından başka bir şeye yaramayan öfkelileriz, gözü dönmüşleriz.’’ E. M. Cioran

Er geç, adaletin baskın sesi duyulacak ve duyurulacaktır! Günümüzde ortalıkta boy gösterenlerin, karanlıkların beş para etmez figüranları olduğu anlaşılacaktır!

İRTİFA KAYBEDEN

Afrodit’in âşkına karşılık veremedim ya

Yüreğim irtifa kaybetti

Peki, ben kadehimi artık kime kaldıracağım?

Şiir pistinde kim için dans edeceğim?

Bundan böyle

Ne Hawai adaları

Ne Paris

Ne Venedik

Gençlik düşlerim de gerilerde kaldı demektir

Kayığa bile doğru dürüst binememişken

Gondolları bir filmlerde

Bir de görürsem rüyamda görürüm!

Hiçbir kıza serenat da yapmayacağım

Ne havyar ne de ıstakoz yiyebileceğim

Fraklı bir fotoğrafım da olmayacak

Bu saçsız başıma jöle sürmeyeceğim de kesin

Sarhoş olup o evlere de gitmeyeceğim

Sokaklarda nârâ da atmayacağım

Çevremde güvendiğim arkadaşlarım da yok

Alıştığım bir şey var, ama o hep sürüyor

Devlet, hâlâ devletliğini yapıyor!

İyi mi kötü mü, bilemem

Hiçbir zaman peşimi bırakmıyor

Kurumların da ödleri kopuyor benden

Niye böyle onu da bilmiyorum

Ah, resmiyetin bu soğuk suratını

Hallaç pamuğu gibi dağıtmak istiyorum!

Eşitliğin dev kanatlarıyla diyordum

Özgürlüğün sınırsız maviliklerinde süzüleceğim

Ah, artık öyle anlaşılıyor ki

Demokrasiyi yaşamadan öleceğim

Bana standartları çok düşürdün diyecekler

Desinler!

Önceliğim olsun şimdilik

Diktatörlüğün devrildiğini göreyim yeter!

AYDIN ALP 5 Nisan 2018

AMED’İN KELEBEĞİ J&J YAYINLARI – 2018

Hayat bir masal değildir ve her zaman mutlu sonla da bitmez. Tek tek insanlar için belki böyle, ama toplum için asla! Ben toplumsal gerçekliğin, reelliğin; zorbalığa er geç boyun eğdirdiğini bilirim. Her zaman böyle olmuştur ve böyle olmayı da sürdürecektir! Yani direne direne mutlaka: ‘’Güzel günler göreceğiz çocuklar’’

 ‘’Dünyanın bütün nehirleri bir araya gelse, insanların adalet susuzluğunu gideremez.’’ SADİ ŞİRAZİ

‘’Hırs, açgözlülük, zalimlik, intikamcılık; yeteri kadar öfke içermez kendi içlerinde; gelin doğruluk ve kutsallık gibi yüce kalıplarla alevlendirelim bunları. Kötülüğün yasal olduğunu düşünmek kadar kötü bir manzara daha düşünmek mümkün değildir.’’ Montaıgne/DENEMELER

Kötülüğün, elini kolunu serbestçe sallayarak dolaştığı düzenler, yerle bir edilecek. Milleti tehdit eden aşağılık yaratıklar, tek tek hesap verecek!

Sigmon Freud için hayattaki en can alıcı dikotimi (ikilik): ‘’Eros-yaşam içgüdüsü’’ ve ‘’Thanatos-ölüm içgüdüsü’’ Şimdi biz toplum olarak ne yazık ki bu sarmalın içindeyiz: Olmak ya da olmamak!

 ‘’Yalakalık; bir yoksulun doğduğu sınıfa duyduğu bilinçaltı kinin, bilinçaltı öfke ve ezikliğin dışavurumudur.’’( Bu alıntıyı nereden almışım, bu alıntı kime aittir, bilmiyorum.) Toplumsal refahın ve adaletli paylaşımın olduğu bir düzende, aşağılık kompleksli bütün ezik insanlar, güneş önündeki kar gibi erir!

 ‘’Hangi put olursa olsun kutsamaya ve hangi hakikat olursa olsun hizmet etmeye hazır olanlar çok; yeter ki bunlardan biri onlara zorla kabul ettirilmiş olsun, yeter ki kendi utançlarını ya da felaketlerini seçme zahmetine katlanmaya mecbur olsunlar!’’ E. M. Cioran

Ben üretimden kopuk, bu petrol kralları ülkeler; petrol bittiğinde ya da işe yaramaz olduğunda, sokağa bırakılmış ev köpekleri gibi olurlar diyordum. Beton yığınlarına gömülen ve üretimden kopuk bir toplum olarak şu an biz neredeyse o durumdayız ne yazık ki!

Keşke herkesin gülüştüğü, kahkaha attığı bir hayat olsaydı! Onca acılar yaşarken, acıya kayıtsız kalınamaz! Yüreği nasır tutan insanlar, çığlıklara kulaklarını tıkayabilir! Hayat, mahkeme salonu ve mezarlıktaymış gibi bir suratla da yaşanmaz ama! Acılı olabiliriz; ama acılaşmamalıyız! Hiçbir konuda fanatikleşmemek, katılaşmamak gerekir. Her şeye rağmen, gülen yüzlere ve kahkaha atabilen insanlara ihtiyacımız var! Keşke dünya, kahkaha sesleri eşliğinde dönen bir dünya olsaydı!

Ben her şeye karşın yine ve bütün kalbimle insanlara özgür, eşit ve mutlu olduğu günler diliyorum. Bir üretim seferberliği içinde yasalar önünde özgür ve eşit ve kardeşçe bir yaşam diliyorum. Ve mutlaka… Sevgiler, saygılarımla… 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.