Günlerdir, aylardır söylenen şey oldu. Savaş tamtamları çalıyor. Aklın değil silahın, sağduyunun değil şiddetin ağır basacağı bir döneme doğru hızla girdiğimiz aşikâr. Ortalık toz duman. Saldırılar, katliamlar, ölümler. Yeniden başlayan operasyonlar, gözaltılar, tutuklamalar… Uygulamasının kimseye bir fayda sağlamadığı senaryoların devamı olan siyaset, bunu hala anlamayıp ısrarla sürdüren ve ağzından çıkanı kulağı duymayan siyasetçiler. Ya yaşadığı ülke de söz sahibi ve etki unsuru olamayan topluma ne demeli ?..
Ah “Barış” , ne menem bir şey olduğunu ne biliyoruz, ne anladık ne de yaşayarak öğrenebileceğiz...
Bu kadar istenilen, dillendirilen, uğruna ölümlere gidildiği halde bir türlü bu ülkeye gelmeyen “Barış”… Bu kadar naz yetmedi mi ?.
Aslında hepimiz biliyoruz ki barış ne yeteri kadar bedel ödenmediğinden gelmemezlik yapıyor ne de çok nazlı olduğundan. Bal gibi istemiyoruz biz barışı. İstenmediği yere de kim gelir ki ?..
Peki barışı niye istemiyoruz ?.. Bu ülkeyi yönetenler hiçbir zaman istemedi. Çünkü çok yüksek çıkarları var. Barış ortamında değil, ancak karışıklığın, sorunların olduğu ortamda yöneticilik yapabilir, o toplumları yönetebilirler.
Nasıl mı ?..
Çok basit ülke ve toplum adına hiçbir şey yapmadan, karışıklığı ve sorunları gidermeden hatta yenilerini de ekleyerek. Karışıklık tırmandırıldıkça da nasıl olsa ne yönetemedikleri ne de verdikleri zararlar ortaya çıkacak.
Toplum olarak da barışı istemiyoruz. Çünkü biz toplumu oluşturan bireyler olarak; barışın ne demek olduğunu, hayatımıza neler katacağını, barış içinde yaşamanın ne demek olduğunu bilmiyoruz.
Yıllarca hatta yüzyıllarca sadece savaş kültürü dayatıldı ve özümsetildi. Ve hala bununla övünülüyor. Ülkede vatan uğruna ölmeyi halka, sefasını sürmeyi kendilerine hak görenler ve onların çirkin zihniyeti egemen oldu… Bu egemenlik ve yönetim anlayışında değerli olan insanlar değil, yönetenler ve onların çıkarları.
Kutsal olan ve olması gereken: Vatan topraklarında insanca yaşamak, yaşatmaktır. Oysa bizi yönetenlerin ; “ Öngörüsüz siyasetleri, saçma sapan ideolojileri, hırsları, egoları, beceriksizlikleri, basiretsizlikleri, korkaklıkları ve her şeyden önemlisi insanı önemsemeyen politikaları ” yüzünden bu ülkede yaşayan insanlar olarak hepimiz mağdur edildik… Başarısızlıklarını ise her dönemde “ vatan vatan ” diye tutturup halka bu şekilde yutturarak ört pas ettiler… Bu söylem onlar için her zaman kurtarıcı oldu…
İşin en kötü tarafı ise kendisine reva görülenin dışında başka bir kültür, başka bir yaşam, yönetim, anlayış, biçim, model, rol model, tarz, ekol, ortam, vs. bilmeyen ve kendisine yutturulanda ısrar eden kesimlerin bu olumsuzlukların suç ortağı olduklarının hala farkında olmamaları…
Bu durum uzunca bir süre daha böyle devam edecek gibi duruyor. Çünkü ülkeyi ; “ Bedeli ne olursa olsun barış” diyenler değil, savaş diyenler yönetiyor. Barışı isteyenler ise azınlıkta ve ölüyor. İşte ülkeye barış bu yüzden gelemiyor… Ama şu da bilinsin ki ; Bu ülkenin barış sevdalıları yılmayacak ve bedeli ne olursa olsun barışı istemeğe, savunmaya devam edecek. Çünkü hayaller bulaşıcıdır ve günün en karanlık saatinin, aslında güneşin doğmasına en yakın zaman olduğu bilinir… İNADINA VE İLLA BARIŞ!!!