Evrim nedir?
Evrim var mıdır?
Bu kavramı toplum olarak çok telaffuz ediyoruz. Lakin yalan yanlış çok fazla bilgi kirliliği var. Çoğumuzun kafası karışık…
Sosyal medyada evrim kavramı üzerine sanal savaşlar yapılıyor. Küfürler hakaretler havada uçuşuyor.
Toplumun bir kısmı evrim var dediği için dinsizlikle sonuçlanırken, diğer bir kısmı ise evrim yok dediği için cehaletle suçlanıyor.
Peki, hangi kesim haklı?
Öncelikle evrimin ne olduğunu ve ne olmadığını, fen bilimleri öğretmeni olarak açıklamak istiyorum.
“Evrim: bir maymunun insana dönüşmesi değildir”.
Ya da, 10. kattan düşen birinin aniden değişim geçirerek yarasa adama dönüşmesi hiç değildir.
Evrim: bir canlı topluluğunun genetik özelliklerinin zamanla değişime uğramasıdır.
Evet, evrim vardır. Fakat evrim, sınırlıdır. Aynı türün bireylerinin zamanla farklı özellikler kazanılmasıdır. Bir türün başka bir türe dönüşmesi söz konusu değildir.
Örneğin; Bizler Anne karnında bir çiğnemlik etken, hiçbir şeye benzemezken milyonlarca değişime uğradık. 1 hücreden 10 trilyon hücreye dönüştük. Anne karnına düştüğümüz anda insan türüydük.
Evrim vardır deyip maymundan türediğini iddia eden görüş ile evrim yoktur diyen görüşün ikisi de sakattır. “İnancı dışlayan bilim topal, bilimi dışlayan din kördür.”(Albert Einstein)
Evrim,türlerin mutasyonlara ve doğal seçilime uğrayarak ortaya çıkan değişimlerdir.
Mutasyonlar + Doğal Seçilim= Evrim
Bu denklemi biraz daha açalım
Mutasyon: Bir canlının genlerinde meydana gelen değişmelerdir. Olumlu veya olumsuz olabilir.
Örneğin,Down Sendromlu doğan birey zararlı mutasyona uğramışken Van kedisinin gözlerinin farklı renkte olması çeşitlilik sağladığından dolayı yararlı bir mutasyondur.
Doğal Seçilim: Bir canlı türünün çevreye uyum konusunda daha elverişli özelliklere sahip olup, bu elverişli özelliklere sahip olmayan diğer bireylere göre yaşama ve üreme şanslarının daha yüksek olması ve bunun sonucu olarak genlerini yeni kuşaklara aktarabilmeleri yoluyla işleyen evrimsel mekanizmadır.
Örneğin,çitaların hızlı olanları ceylanları yakaladı beslendiler. Yavaş olanlar avlanamadılar zamanla açlıktan öldüler ve doğal seçileme uğradılar. Günümüzde yavaş koşan Çita bulunmamaktadır. Çünkü yavaş koşanlar doğal seçilime uğradılar.
Son bir örnek,bazı dönemlerde bir tavşan popülasyonuna bir salgın hastalık gelir. Yaşlı güçsüz zayıf ve hasta olanlar hepsi bu salgın hastalık sonucu doğal seçilime uğrarlar ve ölürler. Genç, sağlıklı ve güçlü bireyler hayatta kalırlar. Zamanla bu tavşan popülasyonunda daha sağlıklı genler diğer nesillere aktarılır.
Evet, buraya kadar olan bölümde evrim mekanizmasından bahsettik.
Aslında evrim kavramının mimarı Charles Darwin’dir.
Bilim adamları insanlığa yol göstermişler. Yaptıkları çalışmalar ile tarihi değiştirmişlerdir. Ortaya atıkları teoriler bazen yüz yılar boyunca kabul görmüş, bazen de yanıldıkları yönleri de olmuştur. Bu da insanidir. Tıpkı Charles Darwin gibi.
Charles Darwin Türlerin Kökeni Kitabında:
Evrim, mutasyon ve doğa seçilim kavramları çok iyi açıklarken; İnsanın maymundan türediği teorisi kafaları bir hayli meşgul etmişti. Bilimin gelişmesiyle bu teorinin yanlış olduğu ve çürüdüğünü görüyoruz.
Ama benim asıl ilgilendiğim ve sizlere de açıklamak istediğim konu,tüm dünyayı esir alan ve adeta cezalandırdığı Kovid-19 salgının doğal seçilim ile olan münasebetidir.
Yukarıda verdiğim son örnekte:
Tavşan popülasyonunun maruz kaldığı salgın hastalık sonucunda, yaşlı güçsüz zayıf ve hasta olan tavşanların hepsi doğal seçilime uğrarlar ve ölürler. Bu örneği okurken korona virüsünden bahseder gibi oldum değil mi?
Asrın hastalığı kimleri seçilime uğratıyor!
Tansiyon hastaları, şeker hastaları böbrek hastaları, kalp yetmezliği vb. Kısaca savunmasız olanları bir diğer değişle bağışıklık sisteminde zaafı olanları yeniyor ve maalesef hayatlarına son veriyor.
Peki, bu virüsün amacı ne?
Sizleri temin ederim ki korona virüsün amacı bizi öldürmek değil. Takdir ederseniz o da bir canlı ve yaşamak istiyor. Virüsler yaşamak için canlı bir organizmaya ihtiyaç duyarlar. Bizim ölümümüz onlarında sonu demek…
Ee, o zaman neden ölüyoruz?
Çünkü vücudumuzun askerleri yani akyuvarlar vücuda yabancı bir canlı giriş yaptığında hemen savunmaya geçer o mekanizmayı yok etmeye kilitlenirler. Hal böyle olunca virüslerde kendilerini korumak için saldırıya geçerler.
Eğer vücudumuzda yani savunma sistemimizde bir zafiyetimiz varsa(Böbrek Yetmezliği, Şeker Hastalığı gibi) virüsler zayıf yere saldırır vücudun direncini kırar ve ordaki hücreleri ele geçirirler.( savaşın olduğu yerde hararet vardır) o yüzden ateşimiz çıkar. Eğer zamanla savunma sistemimiz tamamen yenilirse ölüm kaçınılmaz olacaktır.
Bunu şunun için anlattım:
Her asırda böyle bir hastalığın ortaya çıkması muhtemeldir. Bir virüs hayatta kalma için mutasyon geçirmesi de doğal bir durumdur.
Bu hastalığın bilerek laboratuvar ortamında üretilmiş deyip komplo teorileri ile zihinlerimizi meşgul etmektense; yaşamın olan akışı içerisinde meydana gelmiş bu salgın hastalığa karşı, ülke olarak en az hasarla atlatmak için( Sağlık, Eğitim, Ekonomi) ne gibi önlemler alabiliriz, virüsü yenmek için hangi aşıyı üretmeliyiz yarışının içine girmemiz lazım.
Unutmayalım, toplumsal sorunların ve bu soruların çözümü için bilimsel araştırmalar aracılığıyla bilgi üreten; kendine özgür metotlar bulup büyük bir dayanışma içerisinde olayları tahlil eden toplumlar tarih sahnesinde hep var olacaklardır.
Burhan Çakır