Nihayet Türkçe klavyeli
minicik yazıcım masamda
o bana bakıyor ben ona
o yaz diyor ben direniyorum.
Direniyorum
yazı meleklerim yok ortada.
Kaçıyorlar epeyi oldu bu böyle.
Yemek tarifi bile yazmaya niyetlenirken
sol omuzuma bir melek
sağdakine sağdaki de
ikisi birden bir muhhabet
ben de onları dinlemeye koyuluyorum.
Neyse...
Küfretmek biz
hanımlar için hiç değil.
Öyle ögreniriz.
Öyle yetişiriz.
Ölene kadar mezara kadar da bozmuyoruz bu terbiyemizi.
Neyse konu ne türkçe karekter yazıcı oyuncağım
ne de biz hanım hanımların bozmadıkları terbiyeleri .
Hepinizin affına sıgınıyorum
bir 'eşşek' lafı var hani kullandığım.
Sözümüz şimdiden meclisten dışarı.
Kimse üzerine alınmasın.
Öylesine yazdık ne manaya gelecekse artık.?
Konu geçenlerde bizim parti Sosyal Demokrat Parti'den
genç tıfıl sayılabilecek genç bir arkadaşımız,
önümüzdeki seçimlerde milletvekili adayı oldu.
O..!
Yedek delege ve toplantıya davetli olduğum
ancak toplantıya katılamadığım
işte o toplantıların birinde bu tıfıl gencecik arkadaşımız
resmen aday olmuş.
Adaylığı toplantıya katılan delegelerce onaylanmış ve
kendiside bu görevi heycanla ürkek ve tıfıllıkla kabul etmiş.
Hiç bize ne bundan demeyin?.
“Eşşeği saldım çayıra
Otlaya karnın doyura
Gördüğü düşü hayra
Yoranın da Avradını”
demez mesela hiç bir tanıdığım arkadaşım bu tıfıl'a..
Kaldı ki tıfıl beş altı dil biliyor.
Okulu birincilikle bitirdi.
Üniversiteye de gitti
orayı da sildi süpürdü.
Almanya dişinda şöyle baba bir ülkede de bir yıl
eğitimine devam ederek üzerine doktora yaptı.
Doktora ha..!
“Münkir münafıkın soyu
Yaktı harap etti köyü
Mezarına-ölüsüne bir tas suyu
Dökenin de avradını “,.
Bu da uymaz bizim tıfıla!
Arkasından bu kadar bedduayı küfrü
hakkedecek tek bir eylemde bulunmaz.
Canla başla çalışır.
Bildiğimiz hamal gibi.
Hammal gece evine gider pijamasını giyer ayaklarını uzatır,
televizyonunun karşısına geçer ne kadar aptal dizi varsa
seyreder seyir bitmez o uyur,
uyuyakalır,
öylece sabah dizi setinde bulur kendini,
öyle zanneder.
Biri ona gene ta ki okkalı bir kufur savurana kadar
işte metroda falan.
Kendine gelir gelmesine
işine koyulur hemen.
Bizim tıfıl da metroya biner,
bisiklet sürer
akşamları da
o toplantı senin bu toplantı benim
büyük büyük dedesinden kalma bond çantayla
memuriyetini
millete hammal olduğunu anlatır durur.
Yapacağı işleri projelerle anlatır düşünür daha iyisini onlarla uyur
uyanır.
İdealisttir..!
Hem idealist hem de humanisttir.
Tıfılı tanıyorum on yaşından beri.
Onu tanımak bütün halkın tanıyor olacağı anlamına gelmez.
Onu tanıyor olmakta ayrıca
tıfıllığını etkilemez onu değiştirmez.
Koruma kullanmaz.
Şemsiye tutturmaz.
Bu ne, lügatta böyle bir şey yok.!
Kafası ihaleye kapkaça çalışmaz.
İnkara,
küfre hele,
yaptım oldu
dahada yaparım,
yedim hakkımla yedim,
sildim süpürdüm,
“ulan eşşekler siz seçtiniz beni” gbi bir cümle
gene hiç lügatında olmaz biliyorum.
He vallah!
Tıfıl,.!
Topantılara pantolon paçaları çorabının içine kıvrılmış
kendini yagmurdan korumak için muşamba
şemsiyeyle
kendi ödediği gene iki euro ya aldığı birasını içer.
Yanına belki gene üç beş kuruş
pardon euro'ya ,
salam salatası alır kırıntı bir kuru simit,
ve soğuktan akan sümüğünü çekerek yer.
Çayırlık bir durum yok anlayacağınız..
Tıfıl'da beddua,
iftira,
buhtan yok bulamazsınız..
En sevdiği hobisi,
Sinemaya tiyatroya konsere gittiği biletleri
birikrir bir kutuda.
Hepsi bu!
“Derince kazın kuyusun
inim inim inlesin
kefenin diken iğnesin
dikenin de avradını.”
Ne..?
hele hele bu hiç uymaz bizim tıfıla.
Hız dont anderstend.!
“Kazak Abdal nutk eyledi
yaktı köyü mahveyledi
sorarlarsa kim söyledi
soranında avradını.”
Kazak Abdal'ı nerden bilsin şimdi. Bu Tıfıl..?
“Eşşeği saldım çayıra'”
mutlaka Erkan Ogur'dan dinleyiniz efendim.
Hem okuyun hem dinleyin.
Hani solculardan korkmayın diye..
Sevgiyle sağlıkla ve mühabbetle Kalın.