Yaşamak ne kadar ağırlaştı. Sorunlar katlanarak üstümüze üstümüze geliyor. Yaşadığımız coğrafyanın gamı kasveti bir türlü bitmiyor. Dünyanın neresinde bir sıkıntı olsa dönüp dolaşıp son durak olarak gelip yanı başımızda konaklıyor. Bu yüzden hiçbir şeye bana ne diyemiyorsun. Bana ne demen de bir şey değiştirmiyor. Çünkü bana ne dediğin şeyler zaten yanı başında; istesen de istemesen de bir hortum gibi seni içine çekiyor.
Dünya o kadar küçüldü ki; her an her şeyden haberdar oluyoruz. Eskiden köylerde; teknolojiden uzak; iletişim ve ulaşımdan uzakta kendi halinde yaşarken insanlar ne kadar mutluydu. O zaman insanların ulaşabildiği çevre ne kadar sınırlıydı. Bir başka şehir, ülkenin bir ucu ne kadar uzaktı. Hele dünya sonsuz bir büyüklükteydi. Keşfedilmeyi bekleyen zenginliklerle doluydu. Başka şehir veya ülkelere gitmek ne kadar maceralıydı. Komşu bir şehre veya çalışmak için gurbete giden köyüne döndüğünde gördüklerini, yaşadıklarını günlerce anlata anlata bitiremezdi.
Ama şimdi ulaşım gelişti. Uçağa atlayınca birkaç saatte dünyanın öbür ucuna gidebiliyorsun. Telefonu açınca yine kıtalar ötesiyle görüntülü olarak görüşebiliyorsun. Merak ettiğin her hangi bir bilgiye bilgisayardan birkaç tuşla ulaşabiliyorsun. Hatta insanlık uygarlıkta o kadar ileriye gitti ki; uzayın gizemlerini çözmeye başladı. Hatta yapay zekâ geliştirerek gelecekte insan birçok işinin yapılmasını onlara yükleyecekler.
Bunları sıralarken sanki hayal âlemindeymişiz gibi geliyor. Teknolojiden biraz uzaklaşıp kafamızı kaldırdığımızda; sıkıntılar bir karabasan gibi üzerimize yıkılıyor. Bu kadar güzel gelişmeler varken neden mutlu ve huzurlu olamıyorum diye düşünüyorsun. Bakıyorsun yanı başında savaşların, çatışmaların dumanı tütüyor. Sokağında savaştan canını zar zor kurtaranların trajedisini görüyorsun, bir taraftan televizyonu açtığında dünyanın bir ucunun nasıl yandığını görüyorsun. Binlerce canlı ölüyor. Mevsimler şaşırmış gibi kasıp kavuruyor. Kirlettiğimiz, yok ettiğimiz doğa bize öfkeli. Doğayı bize mecbur sanmamızın yanılgısı bizi gelecekte nasıl bedeller ödemeye mahkûm edecektir.
Teknoloji bu kadar gelişti ama mutlu değiliz. Eskiden köyümüzde kasabamızda birçok olanaktan yoksunduk ama daha mutlu yaşıyorduk. Doğa bize karşı daha cömertti. Şimdi sadece insanoğlu kendi soyuna karşı değil doğaya karşı da acımasız olduğu için korkunç bir yok etme aracına dönüştü. Bu yüzden dünyanın başına gelen en kötü şeyin insan olduğu belirlemeleri ne kadar isabetli olduğunu görüyoruz.