Kısa bir aradan sonra yeniden merhaba Sevgili Tigris Okurları ve Diyarbekir Sevdalıları
Yedim incirî doğdum şexmus’î
“Yallah yabo Mêrdin’e
Üstî açıx mekîne
Şofêr meheli üç lira
Arxa taraf iki lira…”
-Kele anam bu sizin gelin yüklî degil. Nerdese senesî dolacax ma.
-Yox bacım, yox, nerde o günler. Qorxîyam ki bibîsine çekti.
-Niye bibisî korocaxtır?
-He he, çocığî olmamîş.
-Vi Allah kimseyi korocax etmîye, zor bî şêdir.
- Ben her zaman ‘ezeplere ‘korocax olmîyasan’ ya da yeni evlilere ‘bedenin yeşil ola’ diye dualar edîyem.
-Sahan bî şê sölîyem, siz bu gelinî alın Sultan Şexmus’a götürün.
-Qız ben duymîşam ama hêç gêtmemîşem ha. Nerden gidilî oraya?
-Wî ma sen hêç Mardınkapî’sına da gêtmemişsen?
-Gêtmemîşem gêtmemîşem, ma bu zalım herif bıraxî burnumî delikten dışarî çıxaram. Dêyisen belki dışarî çıxsam kurt beni yêyî.
-Hesudlığından êle yapî, seni çox sevî ondandır ma neden olacax?
-Baba çıxa yüzüne, ne sevmaği ola ne de özî. Görecax gözüm yoxtur onî.
-İşte Mardınkapî’sına gêttinse görürsen, m’evênlerin sesi ortalığî yıxî. “Yallah yabo Mêrdin’e…”
-‘Erepçe’dir herhalde.
-Yarî ‘Erepçe, yarî Türkçe işte êle bî şêdir. Üstî açıx kamyonlar Mardın’a gidîler. Sultan Şexmus da Mardın yolî üstündedir.
-Kolaydır oraya gêtmax. Allah razî ola senden, ben bilmîdim.
-Kim niyet edip oraya gêtmişse uşağî olmîş.
-Axşama herifen söle, eğer izin verirse Balıxçîlarbaşı’na gêt, bî süpürge, bî ibrıx, bî de nalın al.
-Bunları ne yapacağam kele bacım?
-Ziyarete götürecaxsan. Xêr sexiplerî bunlarî alıp dergâha bıraxîlar, millet gelende êbdes alî, süpürgenen de oralarî süpürîler. Xer de lazımdır bacım. Birezim de evden yemax içmax bulgır, yağ bırax, para da al yanan ki orada gıdik kesesen.
-Vuş kele sen neler de bilîsen! Hele anlat anlat, ben bilmîyem.
Eski Diyarbekir’de Sultan Şeyhmuslu günlerimiz vardı. Pikniğe gidercesine büyük bir heyecanla hazırlanırdık Sultan Şeyhmus’a gitmek için.
Sultan Şeyhmus, Mardin-Diyarbakır karayolunun 70. km’sinde asıl adı Sultan Şeyh Musa el Zulî’i olan Allah dostu, keramet sahibi, duası kabul olan büyük bir zatın kabri şeriflerinin bulunduğu dergâhtır. Sultan Şeyh Musa el Zulî’li müridleriyle birlikte yaşamı boyunca ibadetlerini Sultan köyü dolaylarında Xelwetxana, Çilkani ve şimdi türbenin olduğu yerlerde sürdürmüşlerdir. Şeyh Musa adının zamanla değişerek Sultan Şeyhmus olduğu söylenir.
Sultan Şeyhmus’un yaşadığı dönemde Mardin’de çıkan büyük bir yangının tüm uğraşlara rağmen söndürülemediği, halkın Sultan Şeyhmus’tan yardım istediklerini, Sultan Şeyhmus’un sönmeyen bu yangının orta yerine elinde tuttuğu asayı atmasıyla son bulduğu tüm bölgede rivayet edilir. Ateşten etkilenmeyen o asa sandukanın olduğu bölümde muhaffaza edilmektedir. Ziyarete gidenler asayı ağrıyan yerlerine sürerek şifa dileğinde bulunurlar. Bu olaydan olsa gerek Allah-û Teâlâ’nın, Sultan Şeyhmus’un elinin değdiği ve tuttuğu nesneyi yakmayacağını O’na vaad ettiğide ziyarete gidenlere anlatılanlardandır.
Sultan Şeyhmus’a Mardin ve çevresinden olduğu gibi yurdun dört bir yanından da gelen vatandaşlar dualar okur ve dilekte bulunular. Özellikle yaz aylarında dileği yerine gelenlerce dolup taşar. Diyarbakır ve Mardin çevresinde çocuğu olmayan aileler bu zatın üzerine adak adarlar. Xevletxana denilen Sultan Şeyhmus’un tek başına gizlice ibadet ettiği kör kuyunun ağzında yetişen yabani incirlerden niyet edip yedikten sonra beraber olan çiftler çocuklarına kız olunca Sultan, erkek olunca Şeyhmus adını verirler. Mardin’de bu isimlerin çok yaygın olmasıyla beraber eskiden Diyarbekir’de de doğan her on çocuktan hemen hemen birine Sultan-Şeyhmus adı verilirdi. Adaklı olan çocuk erkek ise yedi yıl saçı hiç kesilmez, yedi yılın sonunda kesilen saçın ağırlığı kadar para fakir fukaraya dağıtılırdı. Her yaz aylarında Sultan Şeyhmus’a gidilir kurbanlar
kesilir, kurbanın etinin bir kısmı oradaki köylülere dağıtılır diğer kısmı da dergâhın mutfağına bırakılırdı. Dergâh mutfağında Sultan köyünden kadınlar gönüllü hizmet ederlerdi. Hayır sahiplerinin getirdiği bulgurla etli pilav yapılır büyük yer sofralarında dualar ve şükürlü geğirtilerle pilav kaşıklanırdı. Sultan Şeyhmus’a gidileceği zaman bir gün önceden adaklı çocuk yedi kapıdan dilendirilir, bu parayla çocuğa giysi alınırdı. Yedi yaşına kadar adaklı çocuğa ailesinin parasıyla giysi alınıp giydirilmezdi. Bunu bilen konu komşu, akrabalar fırsat yaratarak çocuğa belli günlerde giyecek alır hediye ederlerdi.
-Kele bacım ne güzel anlatîsan, ağzan sağlık. Yengi şeyler öğrendim sayende. Velhasıl böyük zatmış. Allah bizi de bu zatın xatrına vêre.
-Xesteler de çox gidî oraya bilîsen. Bizim qomşîmiz Salihe xanım da oranın üstüne êyî oldî. Çok êyî bî xürmecığazdır. Bacısî genç yaşta ölünce Salêxe çox xestelendî. Toxtor hekim qalmadî anasî Cemile bibî gezdirdi şifa bulamadî… devam edecek
Şen ve esen kalın zira sizlere eski Diyarbekir’in şen günlerini anlatacağım…