Söze nefselikle başlayıp yedi gecede kalmıştık. Bakalım Eski Diyarbekir’de bebek yedi gecelerinde neler yapılırmış?
-Kele söz nerden açıldi, nereye geldi? Yox anam yox ben o zalım qaynanalardan değilem, ne kilidim ne de anaxtarım var. Sandoğum, sepetim her bî şêm ortadadır.
-Bibi bibi Allah’an gelinen têde etmîyesen, bırax oğlundan gül gibi geçinsinler. İki günlığ dünyadır ma, hesutlıxtan ne çıxî?
-Tamam tamam benin gelinim de qurum qurum qurulî, dêyisen belki qurqur paşşanın qarısîdır mubarek. Dê hade söze daldıx gene ha. Bax o quşxanadaki şekeri al, orta boydaki badyenin içine tök.
-Vî bibi bibi, baban evi yapıla, ma o çox değil?
-“Deve besliyen qapısıni böyük açar.” diye boşuna sölememişler qızım. Bizim ev böyük evidir, “Böyük evin böyük qapısî, böyük qapînın da böyük şaqşaqosî olır.” bibi qurban oladî başan.
-Yaşa bibi yaşa, gene incileri tökîsen ha!
-Şeker êyicene erisin, tasta şerbet boyağıni eritmişem, onî da kat. Birezim de darçın bî iki hebbe de qaranfil at tamamdır.
-Ne qeder de güzel görünî, bu şerbetin qırmızî rengine bayılîyam! “Qırmızî olsun beş quruşî ziyade olsın.” sözünü sölîyenin ağzına qurban olam ben.
-Ben hem yemek yaptım hem de Atlas şekercisinde yüz külleh şeker hazırlattım. Aqide şekerinin en êyisi, loqımın da fındıklîsından aldım. Bêle bî şêlerde parayî esirgemem ben.
-Benim bibim bî tenedir, aşir qarîdır.
-Gelinin anasî gil de gelecaxlar. Bebeğin ceyizini getirirler, gelini de onar gêydirirler. Bizde êdet bêledir. Unutmadan söliyem, gülablığa da gül suyî doldır. Bax işte o pacanın içindedir.
Bebeğin başı dualarla yıkanır, güzel bir şekilde kundaklanır, süslü beşiğe yerleştirilirken nazara karşı dualar okuma ihmal edilmezdi. Nefse anneye de genelde mavi renkli geceliğini, sabahlığını üstüne de lizözü giydirilir, başını mavi yazmayla bağlarlardı. Ne kadar altını varsa takar takıştırır kraliçeler gibi yatağında otururdu. Bazıları nefse annenin gelin gibi el ve ayaklarını da kınalarlardı. Havanın kararmasıyla buhurdanlıktan buram buram yayılan buhur tütsülü nefse odasını bir bir davetliler doldurmaya başlarlardı. Yedi gece, bir nevi -hoş geldin bebek- geleneği ve dini töreniydi. Büyük olasılıkla kavimlerin iç içe yaşayanlarından süregelen bir ritueldi. Zira Hristiyan komşularımız da doğumun sekizinci günü kilisede bebeği benzer rituellerle vaftiz ederlerdi.
O güne kadar bebek ziyaretine gelmeyenler varsa bebek görümlığî getirme mecburiyetinde kalmasınlar diye mevlüte çağrılmazlardı. Zaten gelmesi gerekiyorsa o kişi çağrılmadan gelir “Analî babalî ola, ömrü uzun, baxtî güzel ola” dilekleriyle görümlığınî vererek yedi gecede yerini alırdı. Her mahallenin mevlüt okuyan bayan hocaları vardı. En ünlüleri Êlipaşalî Êlogilin gelini, Heva xoca ve İbrahim Macit’in teyzesi Azizoğullarının kızı Müslime hocaydı. Bebeklerin, ölülerin yedi gece ve qırx mevlütlerini genelde bayan hocalar okurdu. Ücret söz konusu olmazdı ama mevlüdü okutan gücüne göre bir miktar parayı hocanın oturduğu minderin altına bırakırdı. Mevlüt sonrası hocalar êrbane çalar, ilahiler okurlardı. Dinleyen cemaat arasında coşagelen bazı hanımlar da zikrederlerdi. Mevlüdün bitmesine yakın kızlardan biri gül suyunu, diğer biri de küçük tepsi içinde küçücük lokmalar halinde ekmek, çörek, tuz ve karaçörek otu ikram ederlerdi. Ekmek tuza bandırılarak yenir, birkaç tane de çörek otu ağza atılırdı. Evin tadı tuzu ve bereketi içindi bu gelenek. Daha sonra nefse şerbeti ikram edilir, yemekliyse yemek değilse şeker, bisküvi ve çörek ikram edilirdi. Bazı ailelerde mevlüt sonrası eğlence yapılırdı. Kadınlar kendi aralarında darbuka, ud, tef çalarak söyler ve oynarlardı. Bebek elden ele gezdirilerek bebek ninnileri, tekerlemeler, maniler okunurdu Türkçe, Kürtçe, Zazaca, Süryanice, Ermenice, Arapça*…
Gözleri sürmelidir
Bugün yedi günüdür
Gören Maşallah desin
Bebeğimiz gül yüzlüdür
“Lo lo lengo Lo lo topalo
Go go gejo Go go deli
Kergê xalo Dayının tavuğunu
Quzî berdo Quzî (köpek türü) götürdü
Pê bonûna verdo Evlerin arkasında yedi
Nê astê nê pêstê Ne kemiği ne derisi
Barê Şexmûs dim astê mendo“ Şeyhmus’un payına gerisi kaldı
“Ez qurbankim sê caran Kurban olam üç defa
“Li ber sîya sê daran Üç ağacın gölgesinde
Jê re bînim sê yaran Yavruma getireyim üç yar
Yeka meşk û eyaran Biri berivanlık yapsın
Yeka koz û kulîne Biri evi barkı temizlesin
Yek nermika nivînê Biri de yumuşak yatak olsun
“Nemû nemû Uyu uyu
Delalû nemû Nazlım uyu
Ruxî, canî, êynî Ruhum, canım, gözüm
Nemû delalû nemû” (Arapça) Uyu nazlım uyu
*ÖZÜMSEN DİYARBEKİR / Birsen İNAL / Lis Yayınevi