Dün yine filmi başa çevirdim. Bazen öyle yapıyorum. Biyolojik, birazda psikolojik nedenden öylece durup, hareketsiz bir gün geçirdim. Zaten böyle zamanlarda film şeridi geriye dönüş yapıyor.
Mevcudu durdurup, gelecekle ilgili hayale nokta koyduğumuz anlardır, bu tür anlar. Kafanın en süratli çalıştığı anlardır bu anlar, geriye doğru.
Zaten ileriye doğru çalıştırma pozisyonu olsa neler olmaz ki.
Allahtan mod geriye dönüktür.
Gazeteci çevresine bulaştığım andandır günceli takip ediyorum.
Aslında çok fazla şey değişmiş değil, konular hemen hemen aynı. Sadece tartışmaların boyutunda farklılıklar var, bir de iletişim çağı olması nedeniyle olayları çok çabuk duyup, sosyal medya üzerinden rahatlıkla müdahil olabiliyoruz.
Hangi konular o gün ve bu gün gündem, isterseniz biraz orayı açalım.
Yani 40 yıl öncesine tekabül eden bugünlerin tartışılan konuları.
Sadece birkaç başlıkla geçelim.
Çocukluğumuzun anlamaz ruh halleriyle kafamıza yerleştirdikleri yâda yerleştirmeye çalıştıkları başlıklara bakar mısınız; ?
Ermeni, Kürt, Rum, Kıbrıs, Gâvur ve de tekmili birden Türk düşmanı.
Bir takım insan yavruları için hala değişen bir şey yok.
Bunların ‘alayı’ yine düşman!
Biz ve bizim gibi düşünenler için düşmanlık kavramı o kadar manasız ve anlamsız ki, bu başlıkların tamamı hala gündem olmasına rağmen, bizim için çocukluğumuzun anlamaz ruh hallerinde olduğu gibi değil tabii.
İyi ki de Sosyalizmle tanışmış kafamız, çok daha güzel olmuş.
Bu tür düşmanlık kavramıyla hiç tanışmamış, barış, dostluk, kardeşlikle buluşmuş.
Hayat böyle işte;
Birileri halkların kardeşliğine inanıyor
Birileri de düşmanlığına
Oysa yıl 2014,
60-70-80’li yıllar değil ki, birileri bizi düşmanlığa yönlendirsin.
Kimin kiminle ne işler çevirdiğini, yönetmek için ekilen düşmanlık tohumlarının nasıl ve hangi şekillere büründüğünü az çok tahmin ediyor ve şifrelerini çözebiliyoruz.
Bizi ve bu coğrafyayı ne kurtarır?
Eşit yurttaşlık temelinde kardeşleşme mantığı.
Herkes kendi pazarından hayır görsün, yerinde dursun.
Halkların pazarına aman ha, uğramasınlar.