Bugünkü köşeyi kendime ve ona ayırmak istedim.
Siz değerli okuyucuların, izinsiz yazdığım bu yazıya hayır demeyeceğinizi bildiğimdendir rahatlığım.
2020’nin 15 Haziran’ında 34 yıllık hayat arkadaşımı, Emel’i sonsuzluğa uğurladım.
Bugün 15 Haziran 2021.
Tam bir yıl olmuş.
Bazı gidişler zamansızdır, ansızın olur.
O nedenle; her gidiş erkendir, her veda zamansızdır.
Bizim içinde öyle oldu, yolculuğa uğurladığımız o 15 Haziran’dan bugünkü 15 Haziran’a kadar hiç aklımdan çıkaramadım. Tersi olsaydı, onunda aynı şeyleri yapacağına, aynı cümleleri sarf edeceğine inanıyorum.
Alışamadım.
Kabullendim, ancak alışamadım.
Özelliklerini, tarzını, dik başlılığını, kavgacılığını, direnişçi yanını, bana karşı şehir kızı tavrıyla diklenişini hatırlayarak, sohbetlerimizde dostlarıma hatırlatarak eğleniyorum, gülüyorum, hafızamdaki varlığını taze tutuyorum.
Diklenişine o gün de gülüyordum, şimdi de hatırlayıp gülüyorum.
Ancak, gerçek olan şu ki; sadece bir yanım değil, her yanım boş.
O kadar çok boşluk dolduruyormuş ki, o kadar çok sorun gideriyormuş ki, şimdi dolduramadığım, gideremediğim için farkındayım.
Bir yıldır nereye, nasıl sığacağımı bilemedim.
Kabullendim, ancak alışamadım dedim ya, hala, hatırlamaların bir bölümünde gözlerimin dolduğunu açık yüreklilikle söylemek istiyorum.
İnsani duyguların önüne geçilemiyor.
Sonuçta; Yaşadığımız bu tiyatro sahnesindeki rolümüzün ne zaman bittiğine biz karar vermiyoruz.
Emel’i birinci yılında anmak istedim, ortaklaşarak olsun istedim.
Onu sonsuzluğa uğurladığımız ilk günden bugüne destek olan, moral veren dostlarıma, arkadaşlarıma, okuyucularıma sonsuz teşekkürler.
Kalan zamanımızın sağlıklı olmasını diliyorum.