Mahsum Kara
TİGRİS HABER - Pek çok psikolojik rahatsızlığın tedavisinde kullanılan temel ilaçlardan biri antidepresan kullanımı gün geçtikçe artıyor. Klinik Psikolog Duygu Berekatoğlu, “Mevcut ekonomik durum, belirsizliği arttırmakta ve toplumsal kaygı yaratmaktadır. Yapılan pek çok araştırma yoksulluk ile ruh sağlığı arasında belirgin bir ilişki olduğunu ortaya koyuyor” dedi.
Depresyon ve kaygı oranının arttığı birçok ülkede antideprasan kullananların sayısı da hızla yükseliyor. Türkiye de bu ülkelerde birisi. Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre 2020’ye kadarki 11 yılda antidepresan kullanım miktarının yaklaşık yüzde 70 arttığını gösteriyor. Başta depresyon olmak üzere pek çok psikolojik rahatsızlığın tedavisinde kullanılan antideprasanlar bazı fiziksel veya zihinsel sağlık sorunları olanlarda ciddi komplikasyonlara neden olabilmekte.
Tigris haber olarak gün geçtikçe artan antideprasan kullanımın nedenlerini Klinik Psikolog Duygu Berekatoğlu’na sorduk, düşüncelerini aldık.
11 yılda antidepresan kullanımı yüze 70 arttı
Sağlık Bakanlığı verilerine göre, 2020’ye kadarki 11 yılda antidepresan kullanım miktarının yaklaşık yüzde 70 arttığını belirten Berekatoğlu, “Pandemi, deprem, ekonomik sorunlar sonrası stres, anksiyete bozukluklarında, depresyonda, bilişsel işlev bozukluklarında artış var. Başka sağlık sorunlarında da, fibramiyalji, migren, bazı serebyovasküler gibi hastalıklarda da antidepresan kullanım artışını etkileyen faktörler arasında. Yaşamsal stresörlerle baş etmekte zorlanan bireyler psikoterapi uzun sürer düşüncesiyle kolay yoldan antidepresanla süreci atlatmaya çalışıyor” dedi.
Ekonominin ruh sağlığı üzerinde her zaman etkisi vardır
Sosyal platformlara baktığında stresle başa çıkma yöntemlerinin en çok izlenen videolar arasında olduğunu hatırlatan Berekatoğlu, “Ekonomideki değişmeler ruh sağlığı üzerinde her zaman etkili olmuştur. Kriz dönemlerinde depresyon, kaygı ve somatizasyon bozuklukları artar. Ekonomik krizin getirmiş olduğu stres ve sorunlar kişilerin hem aile yaşantılarını, hem sosyal ilişkilerini derinden etkiliyor. Bulunduğumuz mevcut psikoloji de ekonomik krizi nasıl anlamlandıracağımız ve davranışlarımızı belirler. İş, aile hayatında ve diğer insanlarla sosyal ilişkilerde sıkıntılar daha yoğun yaşanıyor. İşten çıkarılma korkusu yaşayan kişiler dikkatini toplamakta zorlanıyor konsantrasyonu azalıyor ve iş verimi düşüyor. Mevcut ekonomik durum, belirsizliği arttırmakta ve toplumsal kaygı yaratmaktadır” ifadelerine yer verdi.
Siyasi ve toplumsal süreçte yaşanan olumsuzluklar insanları etkiliyor
Berekatoğlu, siyasetteki sertleşme, toplumdaki adalet beklentisinin minimuma inmesi, eşitliğin olmaması, eğitim ve liyakatla bir şeylere ulaşmaya olan inancın yitirilmeye başlanması gibi örneklerin insanları olumsuz etkilediğine vurgu yaptı. Berekatoğlu, “Zamlar, gelirin gideri karşılamaması durumları, kişilerin gelecekle ilgili kaygı umutsuzluk ve ümitsizliğine neden olur. Ekonomik ve sosyal krizler insanların psikolojik sıkıntılarının artmasının yanı sıra fizyolojik hastalıklara yakalanma riskini de artırır. İnsanların tamamen gelecekle ilgili kaygılarının artmasına umutsuz ve ümitsiz düşünmeleri etkilidir” dedi.
Ülkenin durumundan dolayı insanlar kaygılı
Belirsizlik ve çaresizlik hissi gibi popülasyonu etkileyen unsurların mevcut olduğuna dikkat çeken Berekatoğlu, “Yaşadığımız ülke koşullarını göz önünde bulundurduğumuzda insanların kaygılı olma hali gayet normal bir durum. Belirsizlik, ruh sağlığının bozulmasına yol açan ağır risk faktörlerinden biridir. Gençlerde en sık gördüğümüz durum geleceklerinin belirsiz olmasıyla ilgili yaşadıkları sıkıntılar. Yapılan pek çok araştırma yoksulluk ile ruh sağlığı arasında belirgin bir ilişki olduğunu ortaya koyuyor. Seçim öncesinde deneyimlediğimiz belirsizlik hisleri, seçim sonuçlarına dair endişe ve gelecekte ne olacağı hakkındaki belirsizlikler seçim sürecini insanlar için stres kaynağı haline getirebilmektedir. Seçim süreci gibi toplamsal bir kavramın kişilerin bireysel psikolojik sağlığı üzerinde de oldukça önemli etkileri mevcuttur” diye kaydetti.
Stresten dolayı gençlerde ilaç kullanımında rağbet var
Berekatoğlu, genel stres düzeyinin artışından dolayı son dönemlerde gençler ve ilkokul yaşındaki çocuklarda bile odaklanma konsantrasyon problemine yol açabileceğine dikkat çekerek, başarı odaklı olan ailelerde sınav döneminde konsantrasyon artırıcı ilaçlar kullanımına rağbet gösterdiğini söyledi.
Toplumun kendini güvende hissetmesi için ülke ekonomisi iyi olmalı
Toplumun geleceğini güvende hissetmesi için ülke ekonomisinin sağlıklı olması gerektiğini belirten Berekatoğlu, şunları söyledi; “Ait olmak tüm toplumlar için olmazsa olmaz ihtiyaçlardandır. Kişi bir partiye kendini yakın hissettiği zaman o partiye diğer partiden daha samimi bakmaktadır çünkü ‘benlik’ duygusuna hitap eder. Seçim sonuçlarına göre desteklediğimiz, partinin kaybetmesi durumunda hayal kırıklığı yaşamaktayız, hele ki haksızlığa ötekileştirmeye maruz kalan seçmenler için bu sonuçlar daha ağırdır. İki hafta boyunca depresif durum ve acı hissedilmesi gayet normaldir. Bu durumun sonunda kişide uykusuzluk, iştahsızlık, enerjisizlik, üzüntü durumları ortaya çıkabilir. İki haftadan uzun sürmesi durumunda kişinin mutlaka bir ruh sağlığı desteği alması gerekir. Antidepresan tek başına uzun vadede tedavi etmeyebilir. Yaşamla ve stresli olaylarla baş etme yöntemini artıran şey psikoterapi desteğidir. İlaçla birlikte psikoterapi de gerekiyor.”