Çin ve Uzakdoğu kültürlerinde de ejderha öyküleri önemli bir yer tutmuştur. Uzakdoğu’da uzun ömürleri ve büyü güçleri nedeniyle bilgeliğin sembolü olmuş; zeki ve ruhsal olarak gelişmiş varlıklar olarak bahsedilmiştir. Burçlarda yer almış, adına festivaller düzenlenmiş, hatta bayraklarında sembol olarak kullanılmıştır. İyilik ve bilgeliğin sembolü olarak, uğur getireceğine de inanılmıştır.
Avrupa’da ise; uğursuzlukla anılmış, yaratık, canavar nitelemeleriyle, şeytani bir varlık olarak kabul edilmiştir.
Eski Çin söylencelerine göre evrenin yaratılışıyla ilgili dört ejderha vardı. Bunlardan birincisi tanrıların kutsal konutlarını koruyan Gökyüzü Ejderhası, İkincisi Gizli Hazine Ejderhası, üçüncüsü suyollarına hükmeden Yeryüzü Ejderhası, dördüncüsüyse yağmur ve rüzgârları yöneten Ruhlar Ejderhası
Çin mitolojisinde birçok hayvanın karışımı olan ejderhanın gövdesinde iyi ve kötü etkide bulunan pulların olduğu; hem koruyucu hem de yok edici etkileri olan bir yaratık olduğu tasvir edilmiştir. Kanatlı olduğu gibi, at, boğa, köpek, balık ejderhaların olduğu da konularında işlenmiştir. Işığın, fırtına çıkaran yağmurun ve suyun tanrısı olarak görüldüğü gibi, etraflarında tedavi edici otların olduğuna inanılmıştır.
Mitolojide ejderha motifi Türk sanatında da Hint ve Çin sanatı kadar yaygındır. Türk mitolojisinde büyük yılan biçimli olarak betimlenen ejderhaların, üçten yediye kadar değişen sayıda başları bulunmaktadır. Kuyuların diplerinde sarayları olan ve yedi başlı ejderha anlamına gelen “büke” sözcüğü Yakut Türkleri tarafından büyüklere unvan olarak verilmiştir.
Türk mitolojisinde ejderhaya, ejder, evren denmekteydi. Dünyayı, gezegenleri çekip çeviren, döndüren bilge varlıklar olarak görülmüştür. Ejderhanın boynuzları, kuyruğu, ağzından ateş saçan, kuyruğunun ucunda ateş bulunan, homurtular çıkaran, bazen iki, bazen yedi başlı olan, uçabilen, güçlü, dumanlar içinden gelen büyük bir yılan olarak tasvir edilmiştir
İslamiyet öncesi eski Türk söylencelerinde gökyüzü ve suyla ilgili tasvirler yapılmış; bunun bir sembolü olarak da görülmüştür. Ejderhaya; bolluk bereket ve gücün sembolü olarak iyi özellikler atfedildiği, hazineyi korumakla görevli olduğu gibi; daha sonra İslamla birlikte ejderha kötü özelliklerin sembolü olarak nitelenmiştir.
Türk efsanelerinde dağda, bir mağarada yaşadığı, suyun başını tuttuğu, nehir kenarlarında yaşadığı rivayet edilir. Bir diğer tasvir ediliş biçimi ise gökyüzüdür. Gökten inerken bulutlar, şimşekler ve yağmurların eşlik ettiği; kimi mitolojik anlatımda ise insanlara, hayvanlara ve köylere saldırdığı, suyun başını tutarak insanlara su vermediğiFormun Üstü gibi bir rol de atfedilmiştir.
Türk mitolojisi ve sanatında geniş yer tutan ejderhanın dünyayı döndürüldüğüne inanılmış; bereket, refah, güç ve kuvvetin simgesi olarak görülmüştür. Yer ejderinin baharın yer altından çıkarak, gökyüzüne yükselerek, yağmurun yağmasını sağladığı ve bereket sağladığı düşünülmüştür.
Eski Türk mitolojilerinde, Ejderha olarak yılan farklı biçimlerde tasvir edilmiştir Altay şamanlığında, timsah biçiminde ve Abra olarak adlandırılan ejderha yeraltındaki büyük denizde (Tengiz) yaşadığına inanılmış ve tasviri resmi şamanın giysisine işlenmiştir.
Altay mitolojisinde yedi başlı olan Yelbeğen, göksel bir canavar olarak tasvir edilmiştir.
Yeraltı Denizinde (Tengiz) yaşadığına inanılmış, çatalkuyruklu ve dört ayaklı olarak algılanan Yutpa; yeraltı canavarı olarak algılanmış ve Şaman giysisine sembol olarak resmedilmiştir.
Dede Korkut hikâyelerinde ve Göktürk mitolojik öykülerinde de bu konu işlenmiş,12 Hayvanlı Takviminde bu motiflere yer verilmiştir. Hun hükümdarı Mete Han’ın ejder soyundan geldiği rivayetleri vardır. Başkentleri de Ejderin Şehri olarak nitelendirilmiştir.
Hz. Ali tarafından bir kayaya bağlandığı, Yunus peygamber tarafından kılıçla öldürüldüğü, ayrıca ermiş, derviş veya dini açıdan önemli kabul edilen kişiler tarafından öldürüldüğü tasvirlerde işlenmiştir.
Hacı Bektaşi Veli için; “Hacı Bektaş kapısını berkitip içeride evren donunu giyip başını rast kapıdan yana koyup yattı’’ rivayet edilmektedir.
Ayrıca; Anadolu’da ki birçok cami, medrese, kervansarayda ejderha motifleri resmedilmiştir. Kilim, halı ve dokumalarda, medrese, han, mescit, cami, kapı tokmağı vb. Artuklu parasında Selçukluların yapıtlarında bu ejderha motiflerine rastlanmaktadır. Bu kültürün etkileri halen de devam etmekte; Anadolu kültürünün önemli bir teması olmuştur. Hatta çarşı pazarı gezdiğimizde bile bu motiflerin birçok ev veya süs eşyasında işlendiğini görmemiz mümkündür.