Sımsıcak bir yaz arasından sonra pazartesi itibariyle yeni eğitim ve öğretim sezonu öğretmenlerin seminer ve birinci sınıflara başlayacak öğrencilerin uyum süreciyle başlamış oldu.
Son bir yılı yeni eğitim-öğretim müfredatı tartışmaları, öğretmen eksikliği, kötü idareci ve liyakat, mobbingler, öğrenci ve velilerin öğretmenlere yönelik şiddet olayları, her anlamda kalitenin düşmesi ve başarının azalması, üniversite mezunlarının atanamama veya iş bulamama sorunları, atamalarda mülakat rezaleti, okul-derslik eksikliği, servis sorunları, tam gün eğitim yapan okullarda öğrenci ve öğretmenlerin beslenme meselesi, kantinlerin hijyen ve ekonomik sıkıntıları ve tabiî ki eğitim camiasının ekonomik olarak geri kalmışlığı, geçinememe durumunu konuşarak geçirdik.
Peki bir arpa boyu yol ilerleyebildik mi?
Elbette, hayır! Çünkü bir işi iyi ve doğru yapmanın birinci şartı olan liyakat ortadan kalkarsa zaten zincirin diğer halkaları tek tek sökülür, domino taşları birer birer devrilir ve sağlam yapı diye bir şey ortada kalmaz.
Görevi devralan her Milli Eğitim Bakanı yeni bir proje, yeni bir müfredat diyerek eğitim sistemini yapboza çevirdi.
Elbette, her yeni projenin olumlu-olumsuz yanları olur. Ama bazen daha ilk adımda başarısızlığa mahkum olan saçma eğik yazı dayatması gibi girişimlerin eğitim sisteminde tahribatı ağır oluyor ve bunun telafisi kolay olmuyor.
Bundan hareketle çağı yakalayamayan, yüzünü bilime, akla döndürmeyen, muassır medeniyeti hedeflemeyen hiçbir eğitim sisteminin başarı şansı yoktur.
Eğitimin öncü gücü ve temel taşı müfredat değildir.
Kalkınmak, huzur ve barış içinde yaşamanın öncü gücü öğretmenlerdir.
Sanayi, tıp, hukuk, bilim, teknoloji alanlarını geliştiren güç, öğretmenlerin bilgisi ve kültürü ile yetiştirdiği sanatçılar, bilim insanlarıdır.
Bu yüzden öğretmen aydın olmak zorundadır. Dostoyevski, Zola, Adorno, Habermas, Foucoult vb okumamış, kendi toprağının yazarlarını, şairlerini tanımamış, hatta iddia ediyorum ki bir dilekçe yazmayı bile beceremeyen bir kişi öğretmen olamaz.
Tabela üniversitelerinden alınmış diplomalar, kişiyi “okumuş” yapmaz. Bunlar diplomalıdır ama okumuş değildir. Bu durum yanlış anlaşılmasın, mülakatları haklı kılmaz. Mülakat demek torpil demektir, sistemin kendi elemanlarını seçmesi, hak ve liyakat kavramlarının gömülmesidir.
Geleceğe bakan, planlı ilerleyen, gücünü bilimsellikten alan bir eğitim sistemi, donanımlı öğretmen yetiştirir. Kendini geliştirmiş öğretmen, nitelikli ve özgüveni yüksek öğrenciler yetiştirir. Böyle bir öğrenci de elbette kalkınmış, adaletli ve huzurlu bir ülkenin teminatıdır.