EĞİTİM-SEN ÖYKÜ YARIŞMASI VE DEĞERLENDİRME YAZISI!

Aydın Alp

Değerlendirdiğim öykü dosyasının, nicelik olarak dişe gelir bir yanı yoktu. Sınırlı sayıda öykü vardı dosyada; ama bu öyküler, nitelik olarak insanı umutlandıracak boyutlardaydı. Bunu laf olsun diye demiyorum; çünkü bu öyküler, hayatın içinden gelen öykülerdi. Yazarların amaçları dille oynamak ya da amiyane tabirle ‘’edebiyat yapmak’’ değildi! Öykülerde toplumsal acıları, travmaları, yaşanmışlıkları, gözler önüne sermek, kalıcılaştırmak çabası; belirgindi. Yazarların nasıl anlatmalı sorununu hiç göz ardı etmeden yazmaları, önemliydi. Ben kişisel olarak edebiyatta yazım kurallarını da, noktalama işaretlerini de önemserim. Yazarın iç dünyasını netleştirmede önemli işlevi vardır. Söz gelimi yarışmaya katılan öykülerin birinde, “Elinde uzun antenli bir telsiz olan babamın ayakucunda oturdu." cümlesinde baba, elinde telsiz olandır. Öyküdeki babanın elinde telsiz yok tabi. Cümle şöyle yazılsa: ”Elinde uzun antenli bir telsiz olan, babamın ayakucunda oturdu.” Yani adlaşmış sıfattan sonra bir virgül kullanılsa, özne netleşir. Ya da “Elinde uzun antenli telsiz olan adam, babamın ayakucunda oturdu.” desem de yine özneden, ‘adam’ sözcüğünden sonra virgül kullanmak gerekiyor! Böyle olduğu halde ben yine de edebiyatta öncelikle sahiciliği önemserim. İnsanı yüreğinden yakalayan ve duyguları yaşatan bir sahicilikten yanayım. İnsana iletilen duygu, insana yaşatılıyorsa yazım kuralları, noktalama işaretleri kusurları hoş görülebilir.

Edebiyatın yelpazesi geniştir. İnsanı sürükleyen, etkileyen metinler; edebiyata yeni normlar kazandırır. Biz belki de edebiyatın geldiği bugünle sınırlıyız; ama edebiyatın içinde taşıdıkları arasında belki yarınlardaki bütün ögeler de şu veya bu ölçüde vardır. Ben şu an yaşadığım yerden baktığımda ve elimdeki bu öyküleri değerlendirdiğimde, acılarımızı da, sevinçlerimizi de yazılarında hissedenlerin sahiciliğini önemsiyorum. Sahicilik derken salt ‘yaşanmışlığı’ kastettiğim anlaşılmasın. Ben gerçeklikle yetinmeyen, ‘olabilirliğin’ önemsendiği anlatımları da severim. Akışında insanı saran bir ‘inandırıcılığın’ olduğu örgüden, tutarlılıktan söz ediyorum. Fantazya da olabilir, bilim kurgu da. Söz gelimi “Yüzüklerin Efendisi” de, “Harry Potter” de insanda sahicilik duygusunu yaşatıyor ve hiç de ‘somut bir yaşam’ ürünü değil! Üstelik somut bir yaşamdan kaynaklandığı halde insana hiç de ‘inandırıcı’ gelmeyen anlatımları da biliyoruz. Demek istediğim; öyküler, büyük bir hünerle yazılsa bile ‘yapaysa’, inandırıcı değilse, ben bu yazılanlardan soğurum. Acemilik de taşısa, yazılanlar yürekten gelmişse, yüreklere ulaşır diyorum. Ben bunu biliyor ve söylüyorum. Bu dosyadaki öykülerden bu kıvılcımları gördüğüm için sevinçliyim.

YİTİK

Boyutları belirgin olmasa da kendini okutan bir öyküydü.

ÇİNGENELER

Güzergâhı daha belirgin, ifadesi daha güçlü, Çehov tarzı başarılı bir öyküydü.

CUMARTESİ

Toplumsal ağırlıklarla yüklü bir öyküydü. Soma katliamını da, faili meçhulleri de, ötekileşmeyi de iç içe eriterek aktaran, etkileyici bir öyküydü. Öyküde, odaklanan olayla toplumumuzda yaşanan birden fazla soruna göndermenin olduğu ve yazım kurallarına özen gösterildiği, sahici ve etkileyici bir öyküydü.

LEVİATHAN

‘‘Görülmüş’’ damgalı öykü, içeride ve politik olmanın duyarlığıyla toplumsal bir eylemi konu edinen bir öyküydü. Genç bir duyarlılığının olduğu ve zamanla boyutların daha bir belirginleştirecek, pozitif ayrımcılığı hak eden bir yazarın öyküsüydü.

OYUN KURDU

Toplumsal bir motifle kırsal kesimde süren çatışmalı cehennemin gözler önüne serildiği, başarılı bir durum öyküsüydü.

KENT REHBERİ

Dağlarla çevrili bir Anadolu kentine sürgün olanların ve orada ötekileştirilmiş, toplumdan dışlanmışların trajedisinin ironik bir dille işlendiği, başarılı bir öykü.

EZİNÇ

Kürt çocukların, okullarda Türkçeye konuşmaya zorlanmalarının anlatıldığı ve okunduğunda, adı gibi bir duyguyu yaşatan, buruk acılarla örülü bir öykü. Yasaklı bir dil yarasının; yürekte bıraktığı ‘hasarların’ anlatıldığı, başarılı bir öyküydü.

MERHAMET YETİMHANESİ

Okumaya başlar başlamaz insanı etkisi altına alan, meraklandıran, sürükleyici örgüsü olan bir öyküydü. Olgun, yalın ve şiirsel bir dilin kullanıldığı ve hiçbir pürüzün olmadığı, akıcı, seçkin bir öykü.

YARALI KIRLANGIÇ

Şiir diliyle yazılmış, kısa, etkileyici ve güzeldi.

ÖYKÜ DEDİĞİN

Rutin yaşamdan, iş hayatından, bunalımından kaçışın öyküsü. Öyküdeki inandırıcılık sorunu belki de öykü boyutlarını zorlayan bir yapısından kaynaklanıyor! Bitecek gibi olan ve yeni bir boyuta geçen ve yeniden süren… Sahicilik problemi olmasına rağmen akıcı bir diliyle insanın kafasında süreduran bir öyküydü.

ACIYI RESMETMEK

Gençlerin sınav stresinin aktarıldığı bir öykü. Zorlanan bireyin psikolojik bozukluğunun ele alındığı ve örgüsünde sıçramaların olduğu bir öyküydü!

DERYA

“Görülmüş” damgalı bu öyküde, kızını yaşatmak için bedenini satan bir kadının trajedisi anlatılıyor. Giriş bölümünün sıcak ve içten akışı, mahalleye taşınan ve mahallenin tepki duyduğu ailenin gelişiyle savrulmaya başlıyor! Sonrasında sahiciliğin, şairanelikle zedelendiği bir anlatım…

KİMSE ÇOCUKLARI VURMAZ Kİ!

Toplumsal kargaşa, sokak çatışmaları ve bir çocuğun vurulması… Toplumsal olayların bir çocuk gözüyle anlatıldığı, yükü ağır, duygusal, sarsıcı ve etkileyici bir öyküydü.

Yarışmaya katılan öykülere ilişkin çıkarımlarda bulunmak için aldığım ve aktardığım kısa notlardan da anlaşılacağı üzere değerlendirmelerim, bana aittir ve kişiseldir. Ne kadar nesnel yaklaşılmaya çalışılsa çalışılsın sonuçta değerlendirenin birikimine, anlayışına bağlı olduğundan ötürü değerlendirmeler, özneldir. Edebi ürünleri değerlendirmenin somut ve nesnel olamayacağını, herkes bilir. Bu, edebiyatta ortak yaklaşımlar olmaz ya da değerlendirmeler olmasın anlamını taşımıyor tabi. Ben edebiyatta her şair, yazar ya da ürün, ürün olması koşuluyla kendi çapıyla orantılıdır diyorum. Edebiyatta ‘ibibik’ yarışı olmaz! Her çiçek, bahçeye ayrı bir güzellik katar diyorum.* Ben yine de bu öznel değerlendirmemde, kendi adıma, yazılanların yürekten gelip yüreğe ne kadar ulaşabildiğini kendimce saptamaya çalıştım. Yazılanların taşıdığı dünya da, neyin nasıl anlatıldığı da önemliydi benim için. Sonuçta asıl, kalıcı değerlendirmeyi yapacak olanlar; okuyucular ve zamandır, bunu biliyorum. Bu güzel etkinliği düzenleyenlere de, ürünleriyle katkıda bulunan tüm arkadaşlara da yürekten teşekkürlerimi iletiyorum; sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum. Dereceye giren arkadaşlarımı da ayrıca kutluyorum. Hayatın güzel etkinliklerle zenginleşmesi dileklerimle…

* Aşkı Olmayanın Şiiri Olmaz (Gazete ve Edebiyat Dergileri Yazıları 1994-2018) kitabımda “Ödüller Üzerine” Sf 113’teki yazımda, edebiyattaki ‘yarışma’ sorununa ilişkin düşüncelerimi örneklerle somutlaştırarak anlattım.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.