Eğitim, sağlık ve çetecilik!

NACİ SAPAN

Bir süre önce güne İç işleri Bakanının Türkiye’ye yerleşen çete liderleri ve baronlarla ilgili haberlerle başlıyorduk. Aralıksız süren operasyonlar sonucu ‘baron ve çete’ haberleri artık duymuyoruz.

Gittiler mi, bittiler mi?

Onu da bilmiyoruz.

Bildiğimiz bir şey var ki, ülke çetelerin kontrolünde.

Şimdi de, Sağlıkta yâda Milli Eğitim alanındaki çetelere uyanıyoruz.

Hep yabancı baron ve çetelerle güne başlamak var mı?

Bir de bizim ‘çeteler’ var.

Yerli ve de Milli.

Son dönemlerde pirim yapanlar;

Sağlık çetesi

Uyuşturucu çetesi

Bahis çetesi.

Çetecilik, sosyo-ekonomik sıkıntıların bir sonucu mu?

Yoksa yönetim biçiminin bir tezahürü mü?

Özellikle sağlık ve eğitim alanında çeteleşme söz konusu olduğunda, direk toplumu etkiliyor.

Eğitim ve sağlık; Devlet güvencesi altında olması gereken iki temel kurum.

Maalesef; eğitimde, sağlıkta çok paralı kurumlar oldu.

Parası olmayan okuyamıyor, sağlık hizmetlerinden istediği yararlanamıyor.

Çete kontrolünü, yeni doğan çetesi olarak adlandırılan o insanların şahsında çok net görebiliyoruz.

Bu gördüğümüz, küçük bir parça, çuvala sığmayan mızrakların sadece bir kısmı.

*

Eğitim alanında ise, yaratılan kültürel kutuplaşmanın bizi nereye doğru sürükleyeceği bilinmiyor. Dün 20 Kasım dünya çocuk hakları günüydü. Açıklanan rakamlar ürkütücüydü. Çeşitli nedenlerle ölen çocukların yanı sıra, taciz ve tecavüze uğrayanlar, bunun yanı sıra aile içinde ya da çalıştıkları alanlarda şiddet gören çocuk sayısı açıklandı, üzüntü verici.

Sağlık ve eğitimde olduğu gibi, bir ülkenin yurttaşları, kadınları, çocukları da devletin güvencesindedir. Sağlıkta can pazarı yaşıyoruz.

Milli eğitimde laiklik tartışılıyor ve eleştiriliyor.

Bunu yapan da kurumun Bakanı olunca da toplumsal kutuplaşma ortaya çıkıyor.

*

Peki, ne olacak?

Muhalefete iş düşüyor.

Ancak, dönüp dolaşıyoruz, elimizde muhalefet olarak bir tek CHP var.

Muhalefet var, ancak çok etkili değil, çünkü rutin bir tarz.

Cumhuriyet Halk Partisinin daha çok muhalefetine, direncine ihtiyaç var.

*Yeni bir yaklaşım tarzı geliştirmeli.

*Sadece CHP tabanını değil. Bütün kesimleri ilgilendiren yeni bir seçim stratejisi çalışması yapmalı.

*Etkin kimlik, din, mezhep söylemlerinin demokrasi çerçevesine oturtularak, insan hakları temelinde yeni bir söylem ve anlayış yaratılmalı, yurttaşlar topluluğuna sunulmalıdır. Alevi, Sünni, Kürt, Türk tartışmalarının yapıldığı bir zeminde sürekli bir yorgunluk haline teslim olmamak lazım. Rutine binen konuların çözüm çabaları da rutine biniyor. Olumlu bir sonuç alınmıyor. Yıllardır yapılan da bu.

Demokrasi ve insan hakları temelinde toplumsal bir mutabakat sağlanmalı, çözümlerde bu başlık altında olmalıdır, diye düşünüyorum.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.