Bugün 16 Mart Öğretmen Okullarının Kuruluşunun 169. Yıldönümüdür artık kutlanmasa da... Öğretmen yetiştirme sisteminin temeli, 16 MART 1848'de eğitime açılan DÂR-ÜL MUALLİMÎN ile atılmıştır. Bu ilk adım, izleyen yıllarda çeşitli aşama ve gelişmelerle, her yıl yeni ivmeler kazanarak günümüze kadar sürmüştür.
Öğretmenin, toplum ve insan yaşamındaki yeri ve önemi çok büyüktür. Öğretmen ve eğitime yatırım, ülkenin geleceğine yatırımdır. Bu nedenle öğretmene değer vermek, belirli ölçülerde topluma, insana ve geleceğe önem vermekle eşdeğer bir anlam ifade eder...
Aydınlanma ve çağdaşlaşma yolunda hiç şüphesiz en büyük atılımlar ve düşünsel uygulamalar öğretmenlerindir. Anadolu'nun en ücra köşelerinden, en büyük kentlerimizin üniversite kürsülerine değin, öğrencilerimizle el ele, yan yanayız. Azimle, inançla, kararla... Derdimiz-öfkemiz yüreğimizde gizli, sevincimiz-mutluluğumuz yüzümüzdedir sınıf kapısından içeri girip kara tahta başında öğretirken...
Her meslek kendine göre kutsaldır. Ama öğretmenlik tüm mesleklerden ayrıcalıklı bir öneme sahiptir. Çok onurlu ve önemli bir görevi üstlenmenin bilinciyle yetiştiririz bize emanet edilen geleceğimizin umudu yavrucakları. Uğraşımız insandır, işimiz eğitimdir, öğretirken şekillendirmektir. Takdir edersiniz ki bu uğraş bilgi, yetenek ve sabır ister. Sabırla ekeriz tohumlarını geleceğimizin. Tohumlar filizlenir ve gelir öğretmene şekillendirilmek üzere. Eğer öğretmen tam öğretmen ise güzel şekil verir filizine…
Öğretmen zifiri karanlık bir gecenin en aydınlık yüzüdür bir öğrenci için. Bazen en somurtkan yüzde beliren minicik bir tebessüm bazense tutulmayan kocaman bir gözyaşıdır. Kimi zaman yaralara merhem kimi zamansa bir kalp kırgınlığının arabulucusudur öğretmen. Onlar değil midir bizim hayatların başlangıç noktasını belirleyip bitişini yönlendiren? Öğretmen bir toplum kana kana içilesi için hayat iksiridir… En süslü ve en güzel sözlerin bile anlatamayacağı en özel ve en erdemli insanlardır öğretmenler. Bu öğretmenler hayatımızda izler bırakmışlardır.
Kimdir bu öğretmenler?
Bir zamanlar Diyarbakır’da da varolan ÖĞRETMEN OKULLARINDA yetişen efsane öğretmenlerdir ki bugün bu öğretmenler için rahatlıkla ‘efsane öğretmenler’ diyebiliriz. Zira efsane öğretmenler ülkenin dört bir tarafında ‘iz’ bırakabildiler.
Neden mi ‘efsane öğretmen’?
Çünkü o öğretmenler; Anadolu liseleri gerçekten de Anadolu lisesiyken, aldıkları sınıfı 5. Sınıftan mezun ederken toptan Anadolu lisesine gönderirlerdi. Bu öğretmenlere çocuk vermek için veliler çalmadık kapı, başvurmadık yol bırakmazlardı. Peki, bu öğretmenler bu başarıyı nasıl elde ediyorlardı? Öncelikle kendilerini sürekli yenileyebiliyorlardı. Okuyor, araştırıyor, yenilikleri yakından takip ediyorlardı. İyi eğitim almışlardı. Öğretmen okulu mezunlarıydılar. Pedagojik formasyonları çok iyiydi. Üst düzeyde donanımlı ve bilgiliydiler. Çocuk psikolojisini iyi biliyorlardı. Konuları üst düzeyde anlar, öğretim metotlarını iyi bilir, bilgiyi aktarırken en etkin olanı kullanırlardı. Planlı çalışır, amaca yoğunlaşır, neyi niçin öğrettiklerini bilirlerdi. Yaparak-yaşayarak öğrenmenin etkili olduğunu bilir, öğrencilere uygulama fırsatı verirlerdi. Motivasyonları çok yüksekti. İçinde çeşitli etkinliklerin yer aldığı ayrıntılı bir ders planı hazırlarlardı. Öyle ki plan defterlerine bakmaya doyamazdınız. Ya da öğretmen olmayan biri derse girince bu deftere bakarak kolayca konu aktarabilirdi. Öğrencilerin çalışmalarını ve gelişimlerini izler, problemleriyle baş etmede onlara yardım ederlerdi. Eleştiriden çok ödüle başvurarak öğrencileri daha iyisini yapmaya teşvik ederlerdi.
Kendilerine güveni tam olup, hedefleri her zaman yüksekti. Sabırlı, enerjik, empatik, sıcak ve öğretmeye istekliydiler. Sezgileri oldukça güçlüydü. Sorunu olan öğrencinin sorunlarının üstüne giderek çözüm üretirlerdi. Liderlik vasıfları vardı. Toplumu arkalarından rahatlıkla sürükleyebiliyorlardı. Çünkü hedefledikleri amaca hiç sapmadan bilgi ve becerileriyle rahatlıkla varıyorlardı. Bu özellikleri; nitelikli öğretmenleri öğreten birer lider de yapıyordu öğrenci ve velilerin gözünde…
Öğretim lideri olarak rollerine güveniyor ve öğrencilerin başarılı olmaları ve olumlu davranışlar sergilemelerinin hazzını yaşarken yaptıklarıyla da gurur duyuyorlardı haklı olarak…
Ne zaman bir yerde ""öğretmen "" lafını duysam, birden duraklarım. Yıllardır yaşam biçimim olmasına rağmen. Hemen gözümde ve usumda bin bir türlü hatıralar uyanır. Yüreğimde bir şeyler kıpırdanır, bütün vücudumu tatlı bir duygu kaplar. Ve sonra kendime bakarım. Sevgi ve sagıyla karışık bir yürek titremesiyle hatıralarımı yad ederken beni yetiştiren öğretmenlerimi bir bir anımsarım göz pınarlarımın ıslaklığıyla. O yüce eğitimcilerden aldıklarım, topladıklarımdır bugün bildiklerim, yaptıklarım, uyguladıklarım, şu anda bulunduğum yer. Yıllarımı verdiğim bu meslekte, sapmayan rotam; hep aynı iz ,aynı damga... SEVGİ- SAYGI –SABIR, yani ÜÇ """S""" İLKEM OLDU. Üç """S""" ile şekillendirdim ayağım sekmeden, dilim sürçmeden sevgi topağı hamurcukları. Zira ben her zaman öğrencilerimi aile tarafından yoğrulmuş, şekillenip pişirilmeye hazır hamur gibi gördüm...
Hayatlarını adadıkları bu mesleğin hakkını gerçekten vermeye çalışan tüm öğretmenlerin önünde saygıyla eğiliyor, yüreklerinin bam teline dokunuyorum tüm içtenliğimle…
Öğretmenlik ruhunun kazandırıldığı, öğrenci yetiştirmede niteliğin önemsendiği 169 yıl önce başlatılan efsane öğretmenler yetiştiren ÖĞRETMEN OKULLARININ anımsanması dileğiyle tüm MESLEKTAŞLARIMIN 16 MART'INI KUTLUYOR, SEVGİ VE SAYGIYLA SELAMLIYORUM.
GÜNÜMÜZDE ÖĞRETMEN YETİŞTİREN KURUMLARIN YENİDEN YAPILINDIRILMASI DİLEĞİYLE...