En son söylememiz gerekeni ilk başta söyleyelim, durduğumuz yeri biliyorsak ve durduğumuz yeri görüyorsak her şey hızlıca yerli yerine oturur. Eğer durduğumuz yeri bilmiyor ve görmüyorsak bütün taşlar tek tek kayar ve hayat acımasız bir şekilde çöker.
Durduğumuz Yer Neden Önemli
Durduğumuz yerin önemi yaşam, ilişki ve paylaşımda nerede olduğumuzu fark ederek başlar. Durduğumuz yer durmamız gereken yer ise herhangi bir problem yoktur, değil İse gözden geçirmemiz gereken çok önemli yönler vardır. Mesela, okulda öğretmen, iş yerinde emekçi, evde kadın veya erkek, özgür yaşam adına yola çıkan devrimci, Üniversitede öğretim üyesi, sağlık sektöründe çalışan personel,
adalet savunucusu hukukçu, asayişten sorumlu güvenlikçi, bioenerjist, yaşam koçu veya daha kapsamlı haliyle yaşamın içinde olan ve onun sorumluluğunu taşıyan herhangi bir insan… Günlük yaşamımızda bir çok problem ile karşılaşırız. Bu problemi görmez ve çözüme yönelik kendimize dönmezsek , problem oluşturucu olarak kendimizi dayatırsak durmamız gereken yerde değilizdir.
Hayatın Akışı
Hayat ansal bütünlüğü koruyarak akar. Bu akış bizlere oldukça detaylı ipuçları verir. Eğer durduğumuz yerde ve
ilerlemeye çalıştığımız yaşamda sürekli aksilikler ortaya çıkıyor, yaşam kendi gerçekliğinden kopuk ilerliyor, ilişki ve iletişimlerimizde sıkıntılar yaşanıyor ve birbirimizi anlamada zorluklar belirgin hale geliyorsa, bu akışta doğru gitmeyen yönler vardır.
Akış Neşeli ve Güzeldir
Yaşam akışı, düşünemeyeceğimiz kadar güzel ve anlamlı bir büyümeye sahiptir. Bu denli büyüleyici olan yaşam akışını neden göremiyoruz? Bunu engelleyen faktörler nelerdir ve kimden kaynaklanmaktadır?
Tek Engel ve Tek Düşman!
İnsan ve yaşamını tek bir şey engelleyebilir, o da insanın kendisidir. İnsanın kendisi dışında bir düşmanı yoktur. Düşman kelimesi itici bir kavram olsa da, kendi gerçekliğimizi anlamak için kullanmakta bir sakınca yoktur. Bizler kendimizi, yaşamımızı ve ilişki bütünlüğümüzü neden zedeler ve bozarız? Bu yetmiyormuş gibi bozmuş olduğumuz ilişki ve yaşamlarımıza dönük nedenler ve suçlular ararız. Gerçekten suçlu kendi dışımızda olanlar mıdır?
Çözümsüzlüğün Kaynağı
Çözümsüzlüğün kaynağı, sorunu dışarıda aramak değil midir? Bir insan, bir grup veya toplum kendi içinde bölünmüş değilse, o insan, o grup veya toplumda sorunların olması mümkün müdür? İçten yıkık olmayanın, dıştan yıkılması mümkün müdür? Yıkılan ve dağınık duran her şeyin temelinde içsel bir yıkıklık ve dağınıklık yok mudur? Aslında tüm bunları rahat görebiliriz.
İnsan ve Kişilik Oluşumlarımız
Kişilik oluşumlarımıza neden önem veriyoruz? Kişiliği oluşturan nedir? İnsan, insan olarak bütün ise bir kişilik oluşturmaya ihtiyacı var mıdır? Yoksa, insan insan olmaktan çıktıktan sonra mı bir kişilik oluşur? Bu böyleyse oluşturulan kişilik yapay ve insana ait olmayan bir kişilik değil midir? Bu kişiliğin oluşumuna imza atan kimdir? Kişiliğin bu şekilde oluşturulmasının nedeni nedir? Burada bir yön sapması yok mudur? İnsanın insan olma hali, hem yaşamsal hem de iletişimsel bir bütün olma hali midir? Kişilik dediğimiz yapay oluşum ise bu insan olma halinden kopma ve insanın iç bütünlüğünün dağılmasıdır. Düzensizlik buradan gelmektedir. Yaşam ve ilişki akışımızın bütününe baktığımız zaman, düzensizliği çok çok rahat görürüz. Anlam veremediğimiz yaklaşımlar ve yaşam kapsamında ortaya çıkan çatışmalar kaynağını buradan almaktadır.
Yaşamsal Düzen
Bize giydirilmiş olan yapay kişiliğimizi görmeye başladığımızda, kendi öz bütünlüğümüze dönmüş ve tüm maskelerden soyunmuş oluruz. Yaşamımızı bozan, ilişki ve iletişimlerimizi dumura uğratan bütün engelleri ortadan kaldırırız. Çözüm, durduğumuz yeri görmekte ve kim olduğumuzu bilmektedir. Her birimiz durduğumuz yeri bilir ve nasıl bir ilişki ve iletişim içinde olduğumuzu görürsek bütün SORUNLAR ortadan kalkar ve sorun diye bir şey de kalmaz. Demek ki sorun diye oluşturduğumuz şeyler yapay kişiliğimizin sonucu olarak ortaya çıkan problemlerdir. Problemin ortadan kalkmasını istiyorsak, o zaman problemin ne olduğunu görmeliyiz. Problemi görebilmek için de problem halinde duran zihnimizdeki deneyimlerle örülmüş bariyerlerden kurtulmalıyız. Bundan kurtulmak özgür akışa girmek ve hep neşeli akmaktır