“Dünya bir ev olsaydı, mutfağı kesinlikle Diyarbakır olurdu”

Meltem Gönüllü

Diyarbakır’da bir lokantanın duvarında asılı olan bu yazıyı görenleriniz mutlaka vardır. Ne kadar da isabetli bir söz değil mi? İnsanoğlu eliyle ilk buğday tarımının yapılışına tanıklık eden bu kadim topraklar, elbette ki en zengin mutfağa da sahip olacaktı ve oldu da…

On binlerce yıldır Arap, Ermeni, Yahudi, Süryani, Kürt, Zaza ve Türk ve daha birçok sayamadığımız millete ev sahipliği yapan Anadolu ve Mezopotamya medeniyetlerinin geçiş bölgesi olan kadim Diyarbakır’ımız; bu kültürel zenginliğinin bir göstergesi olarak elbette ki yüzlerce çeşit yemekleri ile de ülkemizin gastronomi merkezi haline gelmeye adaydır.

Günümüzde ne kadarı halen yaşatılmakta ve ne kadarı halen evlerde pişirilmekte bilemem ama, genellikle et ağırlıklı bir mutfağa sahip olan Diyarbakır; mutfak kültürü alanında da hemen hemen birinciliğe çok yakın bir noktadadır.

Ayrıca, tatlısı ve çöreği ile de eminim benim gibi bir çoğunuzun da damağında gerçekten hoş bir lezzet bırakarak kalplerimizi fethetmeyi kolaylıkla başarmıştır. Kendi adıma söylüyorum; her sabah evimize birkaç yüz metre mesafedeki fırına gidip sıcak sıcak bir Diyarbakır çöreği almadan kahvaltı yapamaz hale geldim.

Osmanlı saray mutfağına da birçok yemek kazandıran Diyarbakır, yüzyıllardır bu işi gerçekten de çok iyi başarmaktadır.

İtiraf ediyorum; 1984 yılında Diyarbakır’a gelmeden önce birtakım sebzeleri asla ve asla yemezdim hatta tatlarını bile bilmezdim. Bu zengin mutfak kültürü içinde tattığım lezzetler, ne büyük bir yanılgıya düştüğümü anlamamı sağladı.

Geçmişten günümüze yaşayan ve mutlaka gelecek nesillere taşımamız gereken miraslarımızda biri olan mutfak kültürü; bugün Diyarbakır Ticaret Odası önderliğinde kayıt altına alınmaya ve bazı yemeklerin coğrafi işaretleri için girişimlerde bulunulmaya başlanmıştır.

DTSO ilk etapta 70 kadar yemek çeşidine coğrafi işaret almak için çalışmalarına başlamış bulunmaktadır. Tabi ki ilerleyen zamanlarda bu sayı giderek artacaktır.

Bu yemekler arasında ismini ilk kez işittiğim birkaç örnek yazacağım.

Örneğin; DİYARBAKIR PENCEGOŞT PİLAVI. Yine bir başkası; DİYARBAKIR MASTAVA AŞI. Bu iki yemeği günümüzde yaşatan acaba kaç hane mutfağı var dersiniz?

Kim ne derse desin; acısı, baharatı, yağı ve eti bol olan yemeklerini seviyorum Diyarbakır. Bu kültürünü yaşa ve yaşat!

AMA LÜTFEN İSRAFTAN KAÇIN!

İsraf; her türlü maddi ve manevi nimetin boşu boşuna heba edilmesi boş yere harcanması demektir. Hele gıdanın israfının asla hiçbir bahanesi olmaz. Sizin tüketemeyip çöpe attığınız her nimette, bu dünya üzerindeki her canlının hakkı vardır. Ekmeğinizi tüketebileceğiniz kadar alın. Biz evde iki kişiyiz, her gün yarım ekmek alıyorum yetiyor. Bazen arta kalan ekmek ya da çörek olursa; mutfak balkonumda yuva yapan kumrulara veriyorum.

Bazen bakıyorum; tüketilemeden çöpe atılan sebze ve meyveler, ekmekler hatta arta kalan yemekler kapıların önlerine konulan çöp torbalarında yerini çoktan almış. İnanın çok üzülüyorum. Unutmayalım ki israf haramdır.

BİRÇOĞUMUZUN CEP TELEFONUNA GELEN BİR MESAJ VAR:

   TARIM VE ORMAN BAKANLIĞINDAN GELEN BU MESAJI LÜTFEN OKUYUN.

Ve bu mesajdaki linke tıklayın.

Burada bir yazı var: Gıdanı koru, sofrana sahip çık. Ve sizden şöyle bir söz vermeniz isteniyor:

“Her lokmanın ve her yudumun kıymetini bileceğime, gıda kaybı ve israfını ve olumsuz çevresel etkilerini önlemek için kendi adıma var gücümle sorumluluk alacağıma, yiyecek ve içecekleri ihtiyacım kadar alıp, bilinçli tüketip, israf etmeyeceğime, SÖZ VERİYORUM.”

Hepimiz bu sözü verirsek ve hepimiz gıda israfı konusunda üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirip yaşadığımız toplumda bir farkındalık yaratabilirsek; geleceğimiz adına gerçekten de çok yararlı ve muhakkak gerekli bir adım atmış oluruz.

Ben her Diyarbakırlının ve özellikle de Diyarbakırlı ev hanımlarının bu konuda gereken duyarlılığı zaten gösterdiğine ve bunu aynen devam ettireceğine yürekten inanıyorum.

Benimkisi sadece bir ufak hatırlatma.

Mutfağınızın bereketi bol olsun, tadına doyum olmasın.

Unutmayın; “El kazanı ile aş kaynatılmaz” …

HAFTAYA GÖRÜŞMEK ÜZERE HOŞÇAKALIN.

Meltem Gönüllü