DİYARBAKIR -evli kadınların yüzde 54,1’inin mutlu, yüzde 21,3’ünün ise kısmen mutlu olduğunu belirttiğini ifade etti. Eyigün, evli kadınların mutluluklarının en büyük nedeninin çiftlerin birbirlerine karşılıklı “değer” vermesi olduğuna dikkat çekerek, Güneydoğulu kadınların “tektaştan” önce sevgi ve saygı istediğini vurgu yaptı.
DÜ Rektör Yardımcısı, Sosyolog ve Aile Danışmanı Prof. Dr. Sabri Eyigün, “Diyarbakır Örneğinde Ailede Kadının Mutlu veya Mutsuzluğuna Etki Eden Faktörler” başlığıyla yaptıkları anket çalışmasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Eyigün, günümüz toplumunun, referans aldığı kültürel ve ahlaki değerlerin sarsılması ile bunların yerine konulacak değerlerin ya oluşturulmaması ya da içselleştirilmemesi ve aşırı bireyselleşme sonucunda evlilik kurumunun ciddi bir sarsıntı geçirdiğine dikkat çekti. Kadın-erkek hakları konusunda elde edilen gelişmelerin sonucunda kadının iş yaşamında daha fazla yer almasının, ekonomik bağımsızlığını kazanmasının ve ayrıca feminizm gibi akımların, kadını ataerkil aile ve evlilik ilişkilerine karşı yeni tutum almaya götürdüğünü ifade eden Eyigün, erkeklerin ise geleneksel roller ve kadınlara karşı sergiledikleri ataerkil tutumlarında gösterdikleri direnç gibi etkenlerin evliliği büyük ölçüde olumsuz olarak etkilediğini aktardı. Tüm bu gelişmeleri yanında aile yapısında çekirdek aileye doğru yaşanan büyük dönüşümün iletişim teknolojilerinde yaşanan hızlı gelişme ile film ve dizilerde yansıtılan aşırı romantik kadın-erkek ilişkilerinin, özellikle kadınların evlilikten duygusal beklentilerini büyük oranda artırdığına dikkat çeken Eyigün, bu beklentilere eşlerinden yeterli karşılık bulamayan kadınların ciddi bir hayal kırıklığı ve hoşnutsuzluk yaşadığını ve bunun da mutsuz evliliklerin sayısını artırdığını kaydetti.
“ATAERKİL YAPI KADINLARI ETKİLİYOR”
Başta yoğun göçler olmak üzere, yaşanan sosyal-kültürel ve ekonomik değişimin Diyarbakır merkezinde yaşayan insanların aile ve evlilik yaşamını da aynı oranda etkilediğini anlatan Eyigün, “Özellikle ataerkil aile yapısının hala geçerliliğini koruduğu bölgede bundan en çok etkilenenler hiç şüphesiz kadınlar olmuştur. Çünkü ataerkil aile yapısının öngördüğü değer yargıları özveriyi daha çok kadından beklemektedir. Bu genel kabulle sosyalleşen erkekler değişmeye direnç göstermekte ve kadınlara karşı empati geliştirememektedirler. Bu da mutsuz evli kadınların sayısını artırmaktadır. Nitekim boşanma taleplerinin ağırlıklı olarak kadınlardan gelmesi, medyaya yansıdığı şekliyle evlilikte kadınların daha çok şiddete maruz kalması kadınların erkeklere oranla daha mutsuz olduğu görüşünü güçlendirmektedir. Bu gelişmelerin sonucu olarak tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde ve bölgemizde de mutsuz evliliklerden dolayı boşanma oranlarında büyük artış yaşanmaktadır” dedi.
“MUTLU EVLİLİK İÇİN ÇABA GÖSTERİLMELİ”
Ancak tüm bunlara rağmen hala evlilik ve aile kurumunun, bireylerin her türlü gereksinimini karşılayan vazgeçilmez bir kurum olarak görüldüğünü ve geçerliliğini koruduğun dile getiren Eyigün, “Bu da evlilik kurumuna alternatifler aramak yerine, onun daha da güçlenmesine katkıda bulunulmasının gereğini ortaya koymaktadır. Bu amaçla yapılan çalışmaların olumlu sonuçlar verdiği bilinmektedir. Nitekim Ankara’da boşanmak isteyen 400 çiftten 75’inin aile danışmanlarına gittikten sonra boşanmaktan vazgeçmesi birçok evliliğin kurtarılabileceğinin en açık göstergesidir. Bunun için de evliliği gerçekten yürüten şeyin ne olduğunu çok iyi anlaşılması, evlilikte eşleri mutlu eden veya mutsuz eden etkenlerin bilinmesi evliliği kurtarmak ya da koruma konusunda önemli rehber olacağı düşünülmektedir. Bu çerçevede, her ne kadar mutlu bir evliliğin, hem erkeğin hem de kadının ortak çabaları sonucu sağlanabileceği bir gerçek ise de, burada erkeklere daha fazla bir görev düştüğünü düşünülmektedir. Bundan dolayı erkeklerin, kadınların hangi oranda mutlu olduklarını bilmeleri ve özellikle de kadınları mutlu ve mutsuz eden davranış ve tutumlar konusundan farkındalık kazanmaları evliliklerini mutlu bir şekilde sürdürülmesi açısından önemlidir” diye konuştu.
“ÇOCUK SAYISI ARTTIKÇA MUTSUZLUK ARTIYOR”
Araştırmada, kişilerin evliliklerindeki mutluluk durumları ile sahip olunan çocuk sayısı arasında karşılaştırma yapıldığında 0-3 arası çocuğu olanların kendilerini daha mutlu hissettiklerini anlatan Eyigün, çalışmada çocuk sayısının artmasıyla doğru orantılı olarak evlilikte mutsuzluğun arttığı sonucunun da çıktığına dikkat çekti.
“KADIN, KOCASINDAN ‘DEĞER GÖRMEK’ İSTİYOR”
Araştırmanın sonuçlarına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Eyigün, şu ifadelerde bulundu:
“Araştırmanın en önemli sonucu, ‘değer verilmek’ olgusunun mutlu kadınların ‘mutluluk’ gerekçesi olduğu ve ‘değer verilmemek’ de mutsuz kadınların ‘mutsuzluk’ nedeni olarak birinci sırada yer almasıdır. Evliliklerinde mutlu olanlar da ‘sadakat’ olgusuna verilen değer, mutsuz olanlara göre üçte bir oranında az. Bu da gösteriyor ki, kadınlarda eşlerine karşı duyulan ‘sadakatsizlik kuşkusu’ ciddi bir mutsuzluk nedenidir. Mutsuzluğa neden olan faktörler içerisinde ikinci sırayı ‘eşlerinin kendilerine sadık olmadıklarını’ belirtmeleri, toplumda aldatma oranının bilinenden daha yüksek olduğunu göstermekle beraber, bunu bilen kadınların hala evli kalmaya devam etmeleri de toplumumuza özgü sosyolojik ve kültürel bir gerçekliği göstermektedir.”
“GÜNEYDOĞULU KADINLAR SEVGİ VE SAYGI İSTİYOR”
Araştırmanın sonuçlarına göre Güneydoğu’da oturan kadınların büyük çoğunluğu zannedildiği gibi eşlerinden “beşibirlik” veya “tektaş” değil, manevi hediye beklentisi içerisinde olduğuna da işaret ederek, “Sadakat, zaman ayırma, saygı ve sevgi duyma ve benzeri gibi beklentilerin ön planda olduğu görülmektedir. Evlilik yaşamında mutsuz olmasını eşinin kendisine karşı ‘kırıcı’ olmasına bağlayanların mutsuz kadınlar içinde 3. sırada olmaları, kadının manevi beklentisini göstermesi bakımında çok anmalıdır” dedi.
DÜ’DEN ‘MUTLULUK’ ANKETİ
Dicle Üniversitesi (DÜ) Rektör Yardımcısı, Sosyolog ve Aile Danışmanı Prof. Dr. Sabri Eyigün, Diyarbakır’daki 500 evli kadın ile görüşerek, yaptıkları çalışmada,