Dicle Üniversitesinde ‘IŞIN’ tedavisi gören kanser hastaları aradı, tedavi alamadıklarını anlattı.
Konu ciddi, hayati ve de ölümcül!
Hadi, gel de yazma?
Onkoloji hastanesindeki ışın tedavi makinesi bozulmuş, hastalar 20 gündür ışın alamıyor.
Peki, ne olacak?
Amerika’dan makinenin parçası gelecekmiş!
İyi de her gün alınması gereken bir tedavi şekli bu ışın.
Alınmazsa büyük sıkıntı olur.
Bölgenin sağlık merkezi ya, Dicle Üniversitesi hastaneleri; Sadece Diyarbakır’daki hastalar değil, bölgeden de gelen hastalar var.
Her gün ışın tedavisi alması gereken kanser hastasına ‘Alet bozuldu, ABD’den parça bekliyoruz’ deyip, durumu bir başka zamana ertelemek hangi insani değerlere sığar, hangi din, iman ile içselleşir.
*
Koca üniversite arazisini imara açtırıp, müteahhide ‘peşkeş’ turları yapan üniversite yönetimi, ikinci bir ışın tedavi makinesini alamıyor, hastasına gerekli tedaviyi sunamıyorsa sözün bittiği yerdeyiz…
Dicle nehrine nazır villalar yapılması için kafa yoranlar, önce sağlık konusundaki eksiklikleri gidersin ki, sonrasında yapacağı hizmet atakları inandırıcı olsun. (Yeni hastane binasının yapımı için kaynak yaratmak gibi. V.S…İmara açılan arazinin müteahhitlere bu amaçla verilmek istendiğini savunmak gibi)…Biz ona da karşısıyız, ancak, ciddi hizmet verdiklerine olan inancımıza katkıda bulunmalarının yolunu göstermek açısından örnek olsun diye söylüyorum, ikna olmak için değil.
O nedenle soruyorum; İmar rantı mı, ışın tedavisi mi?
Kanserli hastanın vebali ağırdır.
Şafii mezhebi araştırma merkezi de kurtarmaz!
İşte bu nedenlerle diyoruz ki; Vicdan ile cüzdan arasındaki o mesafede duruş önemli.
*
Kentin genelinde zaten yeteri kadar Vicdan ile Cüzdan arasına sıkışmışlar var. Kervan çoktan yola çıkmış. Biz diyoruz ki, bilim yuvası, sağlık merkezi bu kervana dâhil olmasın.
Kervan menzile ulaşır mı, ulaşmaz mı bilemiyoruz.
Ancak, menzile giden yolun sıkıntılı olduğunu biliyoruz.
Yolda başlarına ne gelir, onu da bilemiyoruz.