DÖRT KAPIDA DÖRT ÖLÜM

Aziz ERİM

1

Diyarbekir dört kapı...

Mardinkapı;

Muratgilin damından atlarken tel-tel dökülür yareler…

Urfakapı;

Zehr-i nara zerkedip içerler…

Dağkapı;

Gündüz dar kurarlar, gece orduevinde vals, Dilan öğünde lingo-lingo şişeler…

Yenikapı;

Paytonlar günah çeker, mevtalar azap…

“Lele le vaye

Ayşana le vaye

Mahkümo le vaye!’

Şemsi kümelerinden;

Hevsel bahçelerini ayışığında seyrettim, toprak oldum yaprak oldun, bahar gelende Leylek Bahçesi’nde gül idin bülbül oldum, Mardinkapı’sından atladım

yarelerim tel-tel döküldü…

Alipaşa-Urfakapı, yüreğimin hoyrat kaçkını, ‘Ben u Sen’de haram sudan atlarlar, Anzele’de yıkanıp paklanırlar, bıçkın yürüyüp yürek yakarlar…

Urfakapı narlıktır;

Zehr-i nara zerkedip içerler…

Dağkapı’dan geçenler, meyan şerbeti içerler gündüz tespih çekerler…

Gece;

Yankesicisi, üçkağıtçısı, şarapçısı, hâsılı nasiplenir pezevengi…

Derdi, kederi şişelerler ’Tekel’ elde Fiskaya’da fondiplerler…

Çifthavuz-Yenikapı, mevta yatağı/firari

Parmaklarda cenabet liralar, cenup günahlar Umum Pazarı, mevta yatağıyla karşı karşıya

Mevtaların üstüne en günahkâr ellerle;

cenup topraklar atılır, paytonlar günah çeker, mevtalar azap…

2

Bu kadim şehrin dört kadim kapısı;

Biz kadim kapılarda sevgiler büyütürken, küçe kapılarında ölümlere reva görüldük…

Dört kapıda dört ölüm;

Analar Diyarbekirde bebelerine ninni söylerken, aslında ağıda yatarlar…

Dört kapıda dört ölüm;

Yenikapı;

Ataları Kore harbinde toprağa düşende, çocukları Kore Mahlesini oluşturdular, yarı aç-bilaç, yalınayak, yarı çıplak, parmaklarında cenabet paralar, Umumhaneye karşı barbut atarlar/inadına Ne gele!

‘Kav’a şeş u beş düşer, yüreğe barut, toprağa can… Ataları Kore harbinde düşer, çocukları Kore mahlesinde, analar ağıt yakar; sineleri döverler/dizlerini Reben,

Reben,

Reben!

Dört kapıda dört ölüm!

Mardinkapı;

Abbasın parkında bir içimlik muhabbet, Mardin garajında kulak uğuldayıcı davud-i bir ses, Yallah yabo Merdine…

Deliller Hanı cinnetin transında, mezarlıktakı mevtalar gözyaşları döker… Analar beddua ederler:

Ölünüz kalka dirinizin ardına vere,

Qüsul ömür olasız…

Waveyla,

Waveyla,

Waveyla!

Dört kapıda dört ölüm!

Urfakapı;

Varlıktır, ağaçları narlıktır, narları kırdılar, varlığa kurban ettiler, su kemerlerini yıktılar, Anzelede balıklar boğuldu…

Lımıne,

Lımıne,

Lımıne!

Dört kapıda dört ölüm!

Dağkapı;

“Dağkapının taşları

Armudun ağaçları”

Armudu traşladılar

Ağacından dar kurdular,

Ölümlerden ölüm beğendirdiler…

Waylımın,

Waylımın,

Waylımın!…

Aziz Erim

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.