Dolar neredeyse hayatımızın vazgeçilmezi oldu. Dolar lafı bile artık çoğumuzda stres kaynağı olmaya başladı. Sabah kalktığımızda doların bir yukarı bir aşağı doğru hareketlenmesi özellikle doları olmayan asgari yaşam koşullarında olanların yüreğini ağzına getirmektedir. Doları olanlar sevinip parasına para katarken; dolar yüzü görmeyenler, ancak rüyasında görenler için kâbusun adı olmaktadır.
Ekonomik sıkıntılar arttıkça, yoksulluk sınırının altına düşenler de çoğalmaktadır. Bu durum günü kurtarmakta zorlananları gelecekleri açısından kaygılarını da derinleştirmektedir. Belirsizlik ve gelecek kaygısı içinde olmak psikolojimizi de bozmaktadır. Çünkü doların her yukarı doğru hareketlenmesinde etiket fiyatları da değişmektedir. Zaten zar zor günü kurtarmaya çalışan dar gelirli ve yoksul insanlar çarşı pazarda bir öncesinde aldığını bir daha aynı fiyata bulamamaktadır.
Dolar freni patlamış kamyon gibi üstümüze üstümüze geldikçe cebimizdeki paranın değeri de düşmektedir. Günü kurtarıp ayın sonunu getirmeye çalışan birçok insan; günlük ihtiyaçlarından kısa kısa neredeyse sadece ekmeğe para yetiştirir duruma gelmektedir. Bu yüzden insanların çoğu gelecek koşulların nasıl olacağını kestiremedikleri için, öngörüde bulunamıyorlar, uzun vadeli hesaplar da yapmıyorlar. Sadece günü kurtarma peşinde koşuyorlar.
Akşam yatıp sabah acaba dolar ne olacak, cebimdeki para ne kadar eriyecek, çoluk çocuğun ihtiyaçlarını nasıl karşılayacağım, faturaları nasıl ödeyeceğim kaygısıyla yatan insan sabah nasıl uyanacak? Güne nasıl başlayacak? Sürekli yaşam ve gelecek kaygısı taşıma, bu gerginlik ve stres altında günü sürdürülmeye çalışmak insanların psikolojilerini, ruh sağlıklarını da olumsuz olarak etkilemektedir.
Zenginler ve yoksullar arasındaki uçurum, yaşam koşullarında birbiriden bu kadar uzaklaşma; yoksul ve alt gelir gruplarında gelecek kaygısı yaratmaktadır. Yarınımız nasıl olacak diye umutsuzluğa kapılanların sadece fiziki sağlıkları değil ruh sağlıkları da bozulmaktadır.