DOĞAL DENGE DÜZENSİZLEŞİRSE

Bêjdar Ro Amed

İnsanın doğal dengesi, yaşamın, ritmik dengesidir. Bu denge bozulmaya başladı mı, insan kendini bulamaz. Her şeyden kopar. İçe çekilir. Yaşam savunmasını başka alanlarda yapmaya başlar. Bu, sağlıklı bir savunma biçimi olmayacaktır. Nedeni ise kendine ait bir yaşamı olmayışıdır. Kendi gerçekliğinden ve toplumsallaşmasından uzaklaşmıştır. Yabancılaşmaya açılan en derin kapı budur. Bu kapı, uçsuz bucaksız bir yabancılaşmaya açılmaktadır. Yabancılaşan insan, yabancılaşan toplum olacaktır. Yabancılaşma, en küçük birimini yok edecektir. İnsanın ve toplumun yabancılaşma düzeyi bu durumla tüm sahalara yayılır. Etki ve güçlü bir kültür olarak geliştiğinden mahkumiyet, içsel bir hal alır. İnsan ve toplum öz değerlerinden kopar. Her ne kadar bu değerlere özlem olsa da, geri dönüş zordur. Bu, hakikat yitimine yol açar. Hakikat algısı yerini yabancı algıya bırakır. Topluma katılım yapmacık ve tekdüze olur. Yabancılaşma, her yere siner. Doğal olmanın değerleri aşındırıldıkça aşındırılır. Küfür üslubu gelişir. Dilin bu hali yozlaşmayı tetikler. Algıdaki ve anlayıştaki yabancılaşma dildeki yabancılaşmayı da oluşturur.

Yabancılaşma Bir Yaşam Tarzı Haline Gelir

Yabancılaşma bir yaşam tarzıdır. Dilin bozukluğu, gelinen düzeyi gösterir. Zihnin ve dilin kendisi cinsel eksenli olduğundan erkek cinselliği göklere çıkarılır. Mimari, bu anlayışa göre formülleştirililip düzenlenir. Bu durum yaşamsal bir hal alır. Yaşam felsefesine dönüşür. Hayat dilinin bu eksende gelişmesinin nedeni budur.

Kral Çıplaktır

‘Kral çıplak’ sözünü aratmayacak kadar belirgin olmasına rağmen, bu denli kapalı olan bu saha, pratikte ise her türlü çılgınlığa açıktır. Bu alanda denenmemiş ve yaşanmamış pek bir şey kalmamıştır. Söylem tutarsızdır. En tutarlı ve en ahlaklı görünen birinin iç dünyası bu anlamdaki pratiğin bambaşka hali olabilmektedir. Bu saha çıplak karakterini her yönüyle gösterirken, maskelerle bu gizlenir. Sevgi dolu görünen bedenin içinde koca bir canavar çıkar. Bu canavar, dizginleri kopmuş, bir canavar karakterine bürünür. Gözü kör, aklı alınmış bir figür haline gelir. Yaşamın bu yüzü şehirlerin bilinmeyen yüzleri gibidir. Victor Hugo “Sefiller” kitabında şehirlerin görünmeyen yüzü olan dip dünyayı tasvir eder. İnsanın bu yüzünü tüm çıplaklığıyla yazan çıkmamıştır. Tarihin ilk çağ ve orta çağ dönemlerinde bu kapalılık oldukça belirgindir. Buna dair pek bilgi sızmaz. Yaşamın bu yüzünü, yeni çağ denilen dönemle daha iyi görürüz. Dünün mahrem, kapalı evi bugünün açık ve mahrem örtünün kaldırıldığı eve dönüştürülür. İlkçağ ve ortaçağ cinsellik gerçeğinin kodlarını, yeni çağın yaşam biçimiyle çözmek mümkün müdür, sorusu bu anlamda açığa çıkar. Bunun sadece kodlarını çözebiliriz. Düne kadar evle sınırlı olan bu uygulamalar artık yaşamın parçası haline gelmiştir. Açık kapalı her alanda yaşatılır olmuştur. Özel evden geneleve, genelevden özel eve geçilmiştir. Bununla sınırlı kalmayıp dijital ortamlarda görünür kılınmıştır. Köşebaşı, park, eğlence yerleri ve toplumun birçok alanlarında yaşatılma ve daha ileri taşıma durumu vardır.. Cinsiyet eksenli bir toplum hali ortaya çıkmıştır.

Dengenin Kayması

Yaşam ve doğanın dengesi bozulunca, her şey bozulmuştur. Dengelerle oynamak ciddi bir tahribat ve yok oluşu getirir. Dengelerle oynayan kim olursa olsun, oynayan da dahil herkesi altında bırakır. İnsan, toplum ve sistemlerin görmediği budur. Bu da doğal dengenin bozulmasıdır.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.