Dizi ve filimler: Fantazisini kaybetmiş insan

Ferat Özpamuk

Bir önceki yazımda “tanımlama” kavramı üzerinde durmuştum.Tanımlama kavramının bir arada yaşayan insanlar için gerekliliğini izah etmeye çalıştım.Bu yazımda da tanımla kavramını temele alıp biraz güncel bir meseleye değinmek isterim.

Konumuz :Güncel diziler ve filmler

Bir yılı aşkındır dünya insanın yaşamış olduğu korona süreciyle birlikte insanlar gündelik rutinlerinin dışına çıkarak kendilerini güvende hissettikleri  evlerine kapandılar. Fakat kendilerini güvende hissettikleri evleri bi süreden sonra insanlar için bir bunalımın , sıkışmışlığın sonucuna evrildi. Peki bu psikolojik süreci yaratan şey neydi? Bu soruya cevap vermek tek başına bir yazının konusu olabilir. Kısaca söyleyebilirim ki : Kendini ötekiyle var eden ve onun kendisine baktığı yerden bakıp kendi anlamını bulan insan için o güvende hissettiği ev onun için   Tekiniz ıssız bir mekan haline döndü. Çünkü ötekinin yokluğu bir tanımla eksikliğine neden oldu . Bu eksilik bizlerde psişik bir yasa sebeb oldu.Bu yasla birlikte insan kendi içindeki yalnızlık ve dehşet verici boşlukla karşı karşıya kaldı.Her bir insan bu süreci atlatmak için bir takım çabaya yöneldi: Bazıları  yazdı , bazıları müzik yaptı , bazıları hala bir şekilde ötekiyle bağ kurma yolları denedi . Fakat bu yas süreci o kadar uzadı ki ,Sinema ve popüler kültüre imdata yetişti .İnsanlara kendi ruhsal bütünlüklerini korumak için ve bu sürecin kişisel bir yas olmadığını anlatmak için psikoterapi ağırlıklı diziler ,filimleri bir bir piyasaya sundular.Bu kesimin bildiği çok iyi bir şey vardı. Bir dizinin veya filmin izleyiciler tarafından izlenilmesi için 2 temel faktör dikkat çekerdi

1. Sosyal konjonktür

2. Ödipal bir hikaye

Bu iki temel faktörden yola çıkarak konuya derin bir bakış atalım. Son dönemde adı sıkça zikr edilen “ Kırmızı Oda”, “Masumlar Apartmanı” “ Bir  Başkadır” gibi dizi veya filmler yukarda da  değindiğim  gibi yas içinde fantezisini kaybetmiş insan için kendi psişik durumunu anlama noktasında gayet  sağlam noktalara temas etmektedir. Bu dizi ve filmler yaşamın robotlaşmış dünyasından ötekiyle bağı kopan ve içine dönen insanın kendi yetersizliğini ve yalnızlığını görme sonrası yaşadığı boşluk  karşısındaki benzer noktalara temas etmektir. Dizideki genel hikaye ve kahramanlarla kendini veya etrafındakilerle benzerlik kurmaya başlayınca bu diziler herbirimiz için birer psikoterapi süreci gibi işlemeye başladı. Her birimiz gündelik yaşam içinde sıkça yaşadığımız davranışları düşünmeye ve nedenleri üzerine kafa yormaya başladık.Bu dizi ve filimlerin özellikle psikoterapi sahnelerinde danışan ve uzman arasındaki diyaloglar herbirimiz için kendimiz  ve çevrimizi anlama yönünde derin bir sorgulama sürecine girmemize sebeb oldu.işte tam da bu noktadan bir önceki yazıma atıfta bulunmam gerekirse. Bu dizi ve türevlerinde yapmış olduğumuz sorgulamalar” yas “içinde olan bizler için geniş bir tanımlama ve anlama imkanı doğurmuştur. Bizler , kendimiz veya öteki üzerinde yapmış olduğumuz her tanımlamayla, bir nebzede olsun içimizdeki derin boşluk ve yarın oluşacak korkuyu bertaraf etme arzusu taşımaktayız. Bu dizi ve filimler bugünün koşulları altında yaşamış olduğumuz korku ve endişeyi bir tutam da olsa bastırmaktadır.Bu yönüyle işin sanat ve teknik eleştirilerini bir yana bırakırsak yapmış oldukları iş , topluma verdikleri mesaj takdire şayandır. Bu perspektiften yola çıkarak söyleyebilirim ki her birimiz içimizdeki korku ve endişeyi alt etmek istiyorsak ötekiyle sağlam ve robotlaşmış bir ilişki içine girmeliyiz ,bizler ilişkilerimizi değerler üzerine inşa ettiğimiz sürece tamamlanır ve bütün oluruz.

 Yazının sonlarına doğru gelirken şu birkaç cümleye söylemden geçemeyeceğim.Bu süreç sona erdiğinde içindeki fanteziyi kaybeden bizler yeni bir fantezi kurarak kaldığımız yerden devam edeceğiz.Zira ötekiyle tamamlandığını söylediğim insan yine ötekiyle bağını popüler kültür üzerinden pragmatist bir değerle kurup robotlaşmaya devam edecektir.Çünkü sistem insandan bireyleşmeyi değil bireyselleşmeyi öncelemesini isteyecektir..

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.