Dıyarbekır'in renkli esnafları - 3

Aziz ERİM

Kahveci Haşim

Kahveci Haşim nev-i şahsına münhasır bir zat; asabi, telaşeli ve huysuz biriydi...

İzzetpaşa Caddesinde tek çayhane sahibiydi...

Çayhanede genelde siyaset konuşulurdu, mapushaneye ve adliyeye gelen vatandaşların rutin konuşmalarını saymazsak...

Kahveci Haşim'e takılıp kafa bulan bir grup mahalle sakini ve esnaf vardı, onlar kahveci Haşim'e her takılışlarında o da aslan gibi kükrerdi...

Kahveci Haşim, Süleyman Demirel'in Adalet Partisindendi (AP) partisine, bir de liderine söz söyletmezdi!

Hararetli tartışmalar olunca ve cevap veremediği anlarda hasırlı radyonun sesini açmak için o kısacık boyuyla kürsünün veya masanın üstüne çıkıp sesi sonuna kadar açardı, kulakları sağır edercesine bangır-bangır bir ses, sükûnet sağlanınca da ses normale dönerdi...

Ajans saati geldiğince herkes pür dikkat, sinek vızıldasa sesi duyulurdu o derece yan, sonra da yorumlar yapılırdı bir hengame işte!

Biri konuşur, biri yerer, biri savunur, biri beddua ederdi...

Sevmediği müşterilere karbonatlı çay verirdi, cok cimri biriydi işçi çalıştırmazdı, yeğeni Aziz çalışırdı karın tokluğuna, ikisi de hiç evlenmediler, ayni evi psylaşırlardı hayatını o çayhanede tüketti...

Yoksulluk ve yokluk yılları belki de ondandır bu kadar pinti olması bilinmez!

Bildim-bileli hep aynı elbiseleri giyerdi. bir ceketle kışı geçirirdi!

Kahveci Haşim'in yeğeni Aziz, Sinoplu Aydın'ın tayfasındandı Sinoplu Aydın da bu çayhanenin müdavimlerindendi, kafalar dumanlı olunca cilalamak için çay içmeye gelirdi...

Dık denilen odun kömürü ateşinde demlenirdi çay, üst-üstte iki çay içince de dudaklar uyuşurdu...

Biz çocuklar çayhanenin karşısında 'Anadolu Oteli'nin önünde gar oynuyorduk birden çayhanenin boşaldığını, koşuşturmaları ve gürültüleri duyduk kavga olduğunu sanıp seyretmeye koyulduk...

Sinoplu Aydın bir çocuğun elindeki benzin şişesini kaptığı gibi kapağını açtı,u çayhaneden dışarıya koşmaya başlayan fareyi takip etti ve benzini farenin üstüne boca etti kibri çaktı!

Fare ciyaklayarak ales topuna döndü kontrolsüz kaçışıyordu birden hareketsiz kaldı...

Sinoplu Aydın çayhane önündeki biriken kalabalığa dönüp:

-Ulan soğan erkekleri fareden korkarsınız ama mangalda da kül bırakmazsınız!

Biz çocuklar Sinoplu'yu alkışladık ve dönüp bizlere gülümsedi, sağ elini kaldırıp dudaklarına sonra da yüreğinin üstüne koydu: -Eyvallah gençler, varolun!

Mırıldanmalar oldu ve farenin yanma kriterleri yapılmaya başlandı...

Sinoplu'nun elinden benzin şişesini aldığı çocuk ağlamaya başladı...

Çocuk çakmaklara benzin doldurarak aile bütçesine katkıda bulunuyordu çünkü...

-Abê, abê bahan ne ben benzin paramı isterem

Ve ağlamaya başladı!

Sinoplu'da para ne gezer gariban takımındandı o, ama Sinoplu da çare tükenmez, her zaman kafası tilkiliğe çalışırdı, çocuğu yanına oturttu ocağa doğru yöneldi...

Tütün kurutmak için kullanılan küçük tepsiyi aldı ve içerdekilere dönerek konuştu, Sinoplu Aydın sözünü esirgemezdi namı diğer Deli Aydın'dı o!

-Behey soğan erkekleri, çoçuğun benzinini harcadık, sırf sizlerin şerefinizi kurtarmak için, kadınlar gibi kaçmaya kalkışmasaydınız benzini de israf etmezdik, şimdi herkes bir şeyler atsın tepsiye de çoçuğun mağduriyetini giderelim...

Sinoplu masaları gezip bozuklukları aldı...

Çocuğa sordu:

-Kaç paradır bu şişedeki benzin?

Çocuk kaç para olduğunu söyledi

-Bu sermayen bu da fazladan, yeter mi? Çocuk gülümsedi, memnun olmuştu demek ki...

-He abê yeter sağolasan!

Sinoplu geri kalan bozuklukları yeleğinin cebine sıkıştırdı...

Kahveci Haşim, Sinopluyu kesiyordu gözaltından, demek dayanamadı ki söze koyuldu:

-İspirto paran çıkti zıkkımın kökünü iç, çay parası vermisen zaten hayatın beleş.

Sinoplu lafın altında kalır mı?

-Keçel, cücebacak, çoluk yok, çocuk yok, sen de goran götüracağsın paraları he... Üstün başın döküli, açlıktan karnın içine girmiş, öldüğün zaman gelip o gorun başında votka içip bir çifli cığara sarıp dumanını toprağan üfleyecağam, votkayla da sulayacağam mezarıni!

Haşim çıldırmaya başladı küfürler savurmaya başladı, Sinoplu durumun kötü olacağını bildiğinden ceketini koluna sarıp saraykapıya doğru yönelip gitti...

Haşim hala söylenip duruyordu...

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.