Foto: Arşiv
TİGRİS HABER - Covid-19 salgını sürecinde Türkiye’nin aldığı tedbirler, karşılaşılan ekonomik zorluklar, 2020 yılı ile 2021 yılları kıyaslandığında ülkenin geldiği aşamanın ne olduğunu, uzun süren tek başına iktidar döneminde ülkenin kat ettiği mesafenin ne olduğunu Gazetemizin ekonomi yazarları Adil Kılıçaslan ve Sercan Gölcü ile değerlendirdik. Gölcü ve Kılıçaslan, kur, faiz, merkez bankasının rezervlerini ve faiz politikasını da karşılıklı değerlendirerek okuyucularımızı aydınlatmaya çalıştı.
Yazarlarımız ayrıca, arkeolojik kazıların sonuna yaklaşılması ve önce yerel basında tarih yazılarının öne çıkmasının, Diyarbakır’ın arkeolojik turizmini büyüteceğini de gündemlerine alıp değerlendirdi. Yazarlarımız, “Ana ekonominin durumundan çok bölgesel ekonomi hareketleri bizim ana konumuz olmalı. Nasıl ki ekonomi önce evde başlar. Biz de önce bölgemizin ekonomisini büyütmeye odaklanmalıyız” dediler.
Yazarlarımız soruları şöyle yanıtladı:
Ekonomide 2020 ile 2021 arasındaki fark nedir?
Adil Kılıçaslan; Salgın başlayınca, dünya ve ülkemiz yeni şekil virüsten kırılmaya başlayınca, ne olacağını bilmediğimizden şaşkınlıkla işler yavaşladı. Baktık ki yüz yüze değil telefon, internet yoluyla da iletişim kurabiliyoruz. Bozulmayan, bayatlamayan stok olunca zarar etmeyeceğiz, çalışmaya devam ettik. Devlet enflasyon farkını gelir olarak gösterip vergi salınca durum değişti.
Devlet birikmiş fon paralarımızla Halk’a destek veriyor (muş gibi) ve değerimizi bilin vatandaşa destek veren ilk ülkelerden biriyiz diye hava basınca göz boyamanın büyüklüğüne inanamıyoruz. Şimdi sıra neredeyse bu ülkede yaşama vergisi alınacak.
Sercan Gölcü; Ne 2020 Ne 2021 Ne de 1999 Yılları arası ekonomide fark yok diyebilirim… Çünkü 1998 yılında dünyanın 18. Büyük ekonomisi iken bugün dünyanın 19. Büyük ekonomisine gelmişiz… Yani aradan 22 yıl geçmesine rağmen ilerleyememişiz ülke olarak…
Ülkemizde sokakta ekonomi ile ilgisi olmayanların kandırılmasının çok kolay olması aşikârdır…
Ekonomi ile ilgisi olmayan derken hepimizin ekonomi ile ilgisi var.. Teknik açıdan bahsediyorum..
Bilgi kandırılmanın önündeki en büyük engeldir…
Eğer bir insan bilgili olursa kazıklanmaz…
Eğer bir insan bilgili olursa ülkesine değer katar…
Eğer bir insan bilgili olursa finansal olarak bir şeylerin mantıklı olup olmadığını anlar…
Eğer bir insan bilgili olursa saadet zincirlerine para kaptırmaz…
Eğer bir insan bilgili olursa ülkenin durumunu gerçekten en iyi anlar…
Türkiye’de bir takım ekonomi ile ilgili teşvikler paketler destekler yapılıyor… Kısa vadede kimileri için tabiki rahatlatıcı nefes aldıran durumlar… Lakin ülkemizde yapısal reformlar yapılmadığı sürece GELİŞMİŞ, BÜYÜMÜŞ BİR EKONOMİDEN bahsedemeyiz…
Kur-Faiz-Enflasyon ilişkisi ve 2021 trendleri ne olacaktır?
Adil Kılıçaslan; Aslında Kur hareketi, parasını çeviremeyenin kullandığı kredinin faizi, kartel yapının sanal maliyet ve vergi artış bahanesi ile fiyat artışı sanal tiyatronun baş oyuncuları. Bizde seyircileri olarak çeşitli duygulara bürüneceğiz. Aslında gerçek hayat böyle değil. Oyun bitince herşey ortaya çıkacak. Asıl emek sahibi bizler oyunun gerçek olmadığını anlayacağız.
Sercan Gölcü; Devlet işleyişindeki reformlar, AB ve ABD’nin sistemini düzenle seçeneği yoksa ambargo gelecek sözleriyle yönetenlerin ve yöneticilerin paçası tutuştu… Ülke olarak hem içerde hem de dışarda durumu kurtarmanın son fırsatındayız aslında…
Elinde döviz olan halk ise, AB ve ABD’nin siyasal gelişmelerde ambargo sinyalini aldıkları için fiyatlar yükselecek beklentisi ile ihtiyaç olacak gıda malzemelerini stoklamak, döviz kuru artsa fiyatlar artacak (enflasyon artacak), döviz düşse enflasyonla fiyatları artacak düşüncesindeler… Biriktirdikleri dövizleri fırsatı yakalamak için kullanıyorlar…
ABD 10 yıllık tahvil faizleri ve ABD dolar endeksinin yükselmesinden sonucu ve ayrıca Türkiye'nin kendi risklerine bağlı olarak sert düştüğü yerden 6.89 'dan sert çıkarak 7.70’leri gördü bir ara… Yani % 12 bir artış söz konusu…
Sert düşen dolar sert çıkar genel itibariyle beklediğimiz bir şeydi… Çünkü görünen köy kılavuz istemez… Biz bu filmi izlemiştik hem de defalarca…
Bu ay merkez bankası çok önemli bir toplantı yapacak… Bu toplantıda merkez bankası nasıl bir faiz kararı alacağı ve nasıl bir tavır alacağı merak ediliyor…
Daha önce pas geçileceği söyleniyordu… Faiz sabitlemesi risk içerir ve dolar yukarıya sert çıkmaya devam eder… Ben Merkez Bankası’nın en azından 1 puan faiz artırımına gideceğini tahmin ediyorum… Lâkin faiz artırımı yeni bir sorun da yaratacak handikaptır… İçerde piyasayı daha da daraltacak… Çünkü faizler % 10 seviyesinden % 17 seviyesine artırılmıştı geçen yıl… Yani % 70 artırılmıştı… Kİ dünyada düşük faiz oranı var iken bu kadar yüksek faiz Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu ve özellikle de zor durumunu daha çok zorlaştıracaktır.
Bu sebeple dolar kurunun dengelenmesi açısından faiz kararının pas geçilmesi daha mantıklı gibi de duruyor… Faiz pas geçilirse dolar dış konjonktürel durum olumsuz devam ederse 8.- TL seviyesine gider. Eğer Merkez Bankası faizi % 1 artırımına giderse 7.50 ile 7.40 arasında bir denge bulmaya çalışacaktır.
Enflasyon artırıyor. Merkez bankası rezervleri eksi seviyelerde seyrediyor ( -40 milyar dolar tahmin ediliyor). Petrol fiyatları artıyor (petrol ithalatta önemli bir yere sahip olduğundan ithalat artıyor).
Turizm gelirleri de bu yıl az olacak (Aşılamadan dolayı) ayrıca köklü ekonomik reformların yapılmaması, üretim odaklı ekonomik reformun oluşturulmaması ve ülkemizin içinde bulunduğu politik riskler dolar kurunu hep yukarıya itecek faktörleri taşımaktadır.
Döviz kurunun dalgalanması devlet yönetiminin finans durumuna bağlı… Devletin borçlanma ve borç ödeme yükü artınca kur tutulamaz. Tefeciden faizli borcu kapatmak için daha yüksek faizle borç alma yöntemi var. İşte o zaman faizler yükselir veya vergi gelirini arttırmak için ota-buna vergi salınır.
Yapmamız gereken tasarruf etmek. Tasarrufun yatırıma çevrileceği konular; metaller, uzun süre dayanabilen ana hammaddeler (iplik, plastik, makine) ve işletmeler kullanacakları hammaddeleri stoklamaları sonucu üretim maliyeti düşecek ve az da olsa kâr edilecektir.
Hammadde ve bitmiş ürün stoklaması ekonomik yapıyı nasıl etkiler?
Adil Kılıçaslan;Hammadde ve bitmiş ürün aslında servetimiz. İhraç da edebiliriz, burada da satabiliriz. Yeter ki birlik olduğumuzun farkına vararak birbirimizin fiyatına bakarak artış yapmayalım. Kooperatifler gibi birlikler kuralım. Kripto para çıkartalım. Ticaret yapmadığımızı birbirimize destek olmak için çıkardığımız (MCL) kripto paramızla takas yaptığımızı belirtelim. Nasıl ki yabancı sermaye ülkemizde vergi ödemiyor, bizde maliyetin yüzde 40’ını oluşturan vergiyi ödemeyelim. Kamu yöneticilerini ve itibar harcamalarını tasarrufa zorlayalım.
Sercan Gölcü; Hammadde stoklaması yatırımcının işverenin ve ülkenin menfaatinedir.. Çünkü artan emtia artışları olumsuz etkilemiştir ekonomiyi…
Mesela Sanayici metal borsasını (Lonra Metal Borsası-London Metal Exchange- LME) takip eder.. Metal Borsası fiyatları artınca maliyet artar ve söz konusu ilgili fiyatlarına zam yapar…
Dünyada (ülkemizde değil) üretim azalırsa metal fiyatları düşer, fiyatlar düşmez sabit kalır…
Dövizinizi bozdurmayın… Bozulabilecek ürünler hariç stoklarınızı azaltmayın…
Kampanya yapın satış yapın lakin sattığınız ürünün hammaddesini öncelikle alın… Bu elzem konudur…
Döviz artışının belli bir oranı, borsa artışı gibi sürü psikolojisinin eseridir…
Üreten biziz, harcayan devlettir…
Ürettiğimiz zaman masraf kaydıyla gider oluşur ödenecek vergi oluşmaz…
Bozulmayan ürünlerin üretimi durmaz…
Bakan “paramız var ki ithal edebiliyoruz diyor”. İthalat mı, ihracat mı yaşam şartlarını kolaylaştırır.
Adil Kılıçaslan; Köyümüzde pancar ekerler, Tarım İşçisi Çavuşu aracılığında, Urfa köylerinden birçok aile minibüslerle para karşılığı pancarın sulama, çapa işlerini yapmak üzere gelirlerdi. Onlarında geçim kapısı buydu. Ülkemizde yine Tarım İşçisi Çavuşu aracılığında yabancı sermaye tesisler kurarak yani örnekte olduğu gibi, çalışmaya gelenlerin köyünden arazi satın alıp üzerinde pancar ekmek gibi, Biz maraba sahip ağa yabancı. Emeğimizin karşılığını biriktirip arazimizi tekrar satın almamız gerek. Keşke 3’e sattığımız malımızı 5’e almak zorunda olmasaydık. Tarım İşçisi Çavuşu Devlet gibi işlemlerdenvergi adında komisyon almakta. Halk kendini ayakta tutmak için çalışmazsa aç! Devlet tasarruf etmezse nasıl olacak?
Sercan Gölcü; Bu soruyu cevaplamak yerine İhracat-İthalatın sorunlarından bir de önerilerimden bahsetmek istiyorum.
Nakliye ve konteyner sektöründe de ciddi artışlar mevcut… Burası çok önemli… Çünkü bu kısım ihracatımızın en büyük sıkıntılarından… Konteynır bulamama sıkıntısı… Konteynır ile nakliye sorunları İhracatımızı ciddi anlamda yavaşlatmaktadır…
Enflasyon konusunda hepimiz tedirginiz. Her kesim hesabını kitabını yaparken tedirgin olduğu, kafasında soru işaretlerinin olduğu ve en önemlisi karamsar bir yapıda olduğu bir ortamdayız…
Bazı girdi maliyetler üreticinin enflasyonunu yukarı yöne taşımaktadır…
Gerek ithalatta gerekse ihracatta çok ciddi gecikmeler yaşanmaktadır…
Malı Türkiye getiren çoğu sektör gümrükte bekletilen sürelerden dolayı hem gecikme yaşıyor hem de antrepolarda bekletilen mallara ilişkin aracı acenteler tarafından faturalar (ardiye fiyatlarına göre) kesiliyor ithalatçı firmaya… (Bekletilme sebeplerinden biri ürünün uygunluğu, kontrolü, entegrasyon ve kırmızı hata düşme durumu vs.)
Aynı şekilde ihracatta da bu tür sıkıntılar mevcut…
Gümrüklerde kontrol için eleman eksikliği ise eleman eksikliğin giderilmesi, iyileştirme yapılacaksa bir an önce yapılması gerekmektedir.
Ekonominin yavaşlayan kısmı devlet yatırımları ve ithalat olacaktır. Halkın çalışması ithal edilen ürünlerin benzerini ülkemizde üretmesi yönünde olursa kârlı yatırım olacaktır.
Diyarbakır’ın arkeolojik turizmi
Ayrıca Diyarbakır’da Nuh’un gemisi çalışmaları, arkeolojik kazıların sonuna yaklaşılması ve önce yerel basında tarih yazılarının öne çıkması, Diyarbakır’ın arkeolojik turizmini büyütecektir.
Ana ekonominin durumundan çok bölgesel ekonomi hareketleri bizim ana konumuz olmalı.
Nasıl ki ekonomi önce evde başlar. Biz de önce bölgemizin ekonomisini büyütmeye odaklanmalıyız.
Ayrıca geçen yazdığım madencilerin sorunu hala devam etmektedir. Suudi Arabistan krizinden dolayı gümrükte mallar 3 aydır gecikmektedir. Sorunun acil çözülmesi gerekmektedir…
Çok rahat ve kısa sürede halledilen meseleler bu dönemlerde çok uzadı…
Dolardan bahsediliyor ama en önemlisi bu sorunlar yüzünden;
Üretim durmaktadır. Üretme iştahı azalmaktadır. Maliyetler artmaktadır.
Enflasyon olarak karşımıza çıkmaktadır. İhracat yeterli seviyeye ulaşmamaktadır. (Tigris Haber Merkezi)